17 Mart 2017 Cuma

KÖY ENSTİTÜLERİ
TARİHSEL ÖZET
Köy Enstitüsü Hareketi ile ilgili gelişmeleri izleyebilmek için, önemli tarihleri satırbaşlarıyla anımsamak pratik yararlar sağlayabilir. Bunlar daha çok önemli düzenleme tarihleridir. Şöyle:
1935 yılında toplanan CHP Büyük Kurultayı, köye ağırlık verme politikasını benimsedi. Atatürk bu politikayı eğitim alanında yürütmek üzere, eski kurmayı Saffet Arıkan'ı Milli Eğitim Bakanı olarak görevlendirdi.
1935 yılında, İsmail Hakkı Tonguç, Bakan Arıkan tarafından MEB İlköğertim Genel Müdürlüğü'ne atandı. (Önce vekâleten, sonra asaleten)
(Saffet Arıkan, Atatürk'ün isteği ve geçerli bir köy eğitimi kurma direktifi ile Milli Eğitim Bakanlığı'na getirilmiş, çavuşlardan yararlanma ve "Eğitmen" sözcüğü de kendisi tarafından önerilmiştir. Yeni bakan, ilk iş olarak bu konuda yetkili ve güvenilir bir eğitken aramış, yakınlarınca önerilen bu işin gerçek adamını, İsmail Hakkı Tonguç'u bulmuştur.)
1936-37 öğretim yılında, Eskişehir Çifteler Devlet Çiftliğinde ilk Eğitmen Kursu açıldı. Bu kurs 6 ay kadar sürdü. (Kültür Bakanlığı Dergisi, Sayı 20-1, 1937)
Haziran 1937'de 3238 sayılı Köy Öğretmenleri Kanunu çıkarıldı; Eğitmen Kurslarının sayısı çoğaltıldı. 6 - 8 ay süreli bu kurslar, değişik illerde 1948 yılına kadar yinelendi.
1937-38 öğretim yılında Eskişehir / Çifteler ve İzmir / Kızılçullu'da iki Köy Öğretmen Okulu açıldı. Bunlara 1938-39 öğretim yılında Kırklareli / Kepirtepe, 1939-40 öğretim yılında da Kastamonu / Gölköy Köy Öğretmen Okulları eklendi.
7 Temmuz 1939 günü 3704 sayılı yasa çıkarılarak, Eğitmen Kursları ile yeni kurulacak Köy Öğretmen Okulları (Köy Enstitüleri) için arazi sağlandı ve bu kurumlara döner sermaye verildi.
17 Nisan 1940 günü 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu kabul edildi (17 Nisan günü, "Köy Enstitüleri Bayramı" olarak kutlanmaya başlandı). Köy Öğretmen Okulları, Köy Enstitülerine dönüştürüldü ve 1940-41 öğretim yılında 10 yeni Enstitü daha açıldı. Bu sayı 1945-46 öğretim yılına kadar 20'ye çıkarıldı; 1948-49 öğretim yılında bir tane daha açıldı.
19 Haziran 1942 gün ve 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu çıkarılarak, İlköğretim ve Köy Eğitimi Sistemi bütün ayrıntılarıyla düzenlendi. Bu yasa için, İlköğretim Genel Müdürlüğünce (Kuşkusuz Tonguç'un öncülüğünde) hazırlanıp 30.11.1943 günü ilgililere duyurulan Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu İzahnamesi ile Köy Enstitüsü sisteminin amacı, felsefesi, örgütlenişi, görevlerinin nitelikleri ve sorumlulukları ayrıntılarıyla belirlendi.
1942 yılında Ankara / Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde, Köy Enstitülerine öğretmen, yönetici, denetmen; ülkeye köy araştırmacısı yetiştirmek üzere, Köy Enstitülerinin en yetkin öğrencilerini alıp yetiştiren üç yıl süreli Yüksek Köy Enstitüsü açıldı.
Köy Enstitüleri Eğitim Programı 6 yıllık bir denemeden sonra, 1943 yılında yürürlüğe konuldu.
1945 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile 1954 yılına kadar sürecek bir plan yapılarak, 10 yıllık bir İlköğretim Seferberliği ilan edildi.
1946 yılında yapılan genel seçim sonucunda CHP'nin tutucu kanadı iktidara ağırlığını koydu; Hasan Âli Yücel bakanlık görevinden ayrıldı, Tonguç ve ekibi de görevden uzaklaştırıldı.
1947 yılında Köy Enstitüsü Öğretim Programı ve Yönetmeliği değiştirilerek, öğrencilerin yönetime katılması, iş eğitimi gibi temel ilkeler ve etkinlikler kaldırıldı; mezunlara arazi ve teçhizat verme uygulaması sona erdirildi.
1947 yılı sonlarında Yüksek Köy Enstitüsü kapatılarak öğrencileri başka okullara nakledildi. Yüksek Köy Enstitüsü mezunlarından bazıları "solcu" oldukları gerekçesiyle, yedek subay okulunda, "çavuş" çıkarıldı.
1948 yılında Eğitmen Kurslarına son verildi ve birçok eğitmen de görevden uzaklaştırıldı.
1950'den sonra Köy Enstitülerinin kız öğrencileri ayrılarak, Kızılçullu ve Beşikdüzü Köy Enstitülerinde toplandı. Sonra Kızılçullu kapatılıp öğrencileri Bolu Kız Öğretmen Okuluna aktarıldı. Aynı yıllarda 4 enstitüdeki Sağlık Kolu kapatıldı.
1951 yılında Köy Enstitülerinin öğretim süresi 5 yıldan 6 yıla çıkarıldı.
1953 yılında Köy Enstitüleri Programı ile İlköğretmen Okullarının programları birleştirildi.
1954 tarih ve 6234 sayılı yasa ile Köy Enstitüleri, İlköğretmen Okulu'na dönüştürüldü.
Kaynak :
1. Dr. Niyazi Altunya, Köy Enstitüsü Sisteminin Düşünsel Temelleri,
2. Kuruluşunun 36. Yılında Köy Enstitüleri Özel Sayısı, Yeni Toplum, TÖB-DER Aylık Eğitim Bilim ve Sanat Dergisi, 1976.

9 Şubat 2016 Salı

Köy enstitüleri neden kapatıldı?





FOTOĞRAF SLAYTI İÇİN TIKLAYINIZ!

SEBAHAT MAYDA YAVUZ ile ilgili görsel sonucu


Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, 1926 yılında “ Toplam 4 Köy Muallim Okulunu” açtıktan sonra, Saffet Arıkan’ın 1936 da önce, Eğitmen kursu, sonra Köy Muallim Mekteplerinin ihyası, bunlardan alınan iyi sonuçlar sonrasında, 3 yıllık deneme sonunda 17 Nisan 1940 MEB Hasan Ali Yücel döneminde 3803 sayılı kanunla . “Köy Enstitüsü” açılmıştır. 1941 de, 4274 sayılı yasa ile de, köylerde çalışacak sağlık memuru ve ebelerin bu okullarda yetiştirilmelerine karar verildi.


Köy Enstitüsünün açılmasını mecbur kılan, zamanın Türkiye’sinin sosyal yapısına göz atmak gerek. 1935 verilerine göre 16 milyon nüfusumuzun 12 milyonu köylerde yaşıyor. Bu kütle, ilkel bir şekilde tarımla uğraşıyor. Köy ve toprak ağaların emrinde, onlara bağımlı şekilde yaşamlarını sürdürüyorlar. 40 bin köyün 35 000 inde okul ve ÖĞRETMEN yok. 1 700 000 çocuktan sadece 300 000 i okula gidebiliyordu. Bunlardan sadece binde biri bir üst kademedeki okullara devam edebiliyordu. Geri kalan çocuklar ise ailelerine yardımcı oluyor, zamanla da okuduklarını unutuyorlardı. Yüzdeye vurduğumuzda, erkeklerin % 76.7 si, kadınların % 91.8 zi okur yazar değildi. Mevcut öğretmenlerin %78 zi kentlerde çalışıyor. % 22 si de okulu olan 4-5 bin köyde çalışmaktadır. Şehirlere alışkın olan öğretmenler, uyum sağlayamama nedeniyle köylere gitmeyi düşünmezlerdi. Tıpki bugünkü gibi, doğuya gitmeyi arzulamayanlar gibi.. İlkel de olsa, üretim araçları ağaların elindeydi.. Köye, çiftliğe, mezraya herhangi bir doktor , hemşire, ebe gitmezdi. Hastalar, üfürükçülerin, nuskacıların, ermişler gözü ile bakılan kişilerin eline bırakılırlardı.
Ülkenin bu durumu, Atatürk ilke ve inkilaplarına, Cumhuriyete ve halk felsefesine uymuyordu. Çare arayan zamanın MEB Saffet Arıkan ve İsmail Tonguç’un uğraş ve 3 yıllık denemeleri sonunda Köy Enstitüleri kuruldu..





kÖY eNSTİTÜLERİ ile ilgili görsel sonucu
PEKİ NEDEN KAPATILDI
Köy Enstitüsü yasasının kabülü sırasında, bunun uzun ömürlu olmayacağı belliydi. TBMM nde 426 kayıtlı Milletvekili vardı. Oylama gününde, başta Celal Bayar, Adnan Menderes olmak üzere, sonradan Demokrat Partiyi kurup katılacak olan 148 Milletvekili meclise gelmediler. Yasa, gelenlerin oybirliği ile, 278 oyla kabul edildi.. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de, yasayı destekliyor ve “Kitap mermi gibidir” veciz ifadesiyle taraf olduğunu belirtiyordu.
Bazı güçler yasanın çıkmasını istemiyordu. Çıktıktan sonra da aleyhine propoganda yapmaya devam ettiler. Daha çocuk yaştaki Köy Enstitüleri boy hedefi olmaya başlanmıştı. Büyük toprak ağası, Eskişehir Milletvekili Abidin Fotuoğlu, bir konuşmasında , henüz mezun dahi vermeyen Köy Enstitüler için 1943 de, “Bunlar yetiştiklerinde bizim kafamızı keserler” söylemiştir. Yetiştiler ama kafa da kesmediler.
CHP “Çiftçiyi Topraklandırma” adlı yasa taslağını TBMM ne getirdiğinde, birçok Milletvekili istifa etti. Bunlar Demokrat Partiyi kurdular. Bilindiği gibi bunların çoğu, toprak ağası, köy ağası, şeyhler, dedeler olup söz sahibiydiler. Tabiatıyla Köy Enstitüsüne karşı olacaklardı. Yetişen gençler, babalarına benzemiyor. Ağalık ve aşiret düzenine karşı baş kaldırıyorlar. Şeyh ve şıhların eteklerini öpmüyorlar. Ağaların önünde baş eğmiyorlar. Bilime önem veriyorlar. Ağalık sistemini ve köylünün fakirliğini sorguluyorlar. Hak hukuk aramaya başlıyorlar. Atatürk İlke ve İnkilaplarını, düşüncelerini en üst seviyede tutmaya başıyorlar. Bu gençlerin çoğalması, Birçok insanın menfaatlarına dokunacağı kaçınılmaz. Hatta CHP sinde kalanlar içinde de, Köy Enstitüsüne karşı homurdananlar gün geçtikçe çoğalmaya başladı. . Güçlerinin çok azalmasını, istifaların durdurulması lazımdı. . Bir gün, Kepirtepe Köy Enstitüsüne ziyarete giden Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, bir kız öğrenciye, çantasında neyin olduğunu sorar. Kız çantayı açar, göstererek, “ Bir parça ekmek, bir parça köfte ve birde Dünya Klasiklerinden bir kitap “der. İnönü mutlu olur. Etrafındakilere dönerek, “ Ne zaman Türkiye’de, erinden generaline, sade vatandaşından Cumhurbaşkanına kadar, herkes, ekmekle kitabı bir araya getirebilirse, gerçek kalkınma başlamıştır demektir “ diyen İnönü, yandaşlarının baskılarına dayanamayarak, Hasan Ali Yücel ve İsmail Tonguc’u görevden alarak, MEB na Reşat Şemsettin Sirer’i getirdi. Tonguç, önce Talim Terbiye kuruluna, sonra da bir okula öğretmen olarak atanır. Sirer, 1947 de, “tüm Köy Enstitülerinin kuruluş özelliklerinin ortadan kaldırıldığını, bu okulların sıradan bir köy okulu olduğunu “ söyleyerek, müfredat programını değiştirdiler. Böylece, erimekten korkan İnönü’nün sırtından da yük kalkmış oldu. İşte bu dönem, sağcılara yaranmak, CHP yi toparlamak için okullarda din dersleri ve İmam Hatip Okullarının açılması dönemidir.
1950 seçimlerinde iktidara gelen Demokrat Parti, 27 Ocak 1954 de 6234 nolu yasa , ile uygulamaya tamamen son verdi.
Köy Enstitülerinde toplam olarak 17342 öğretmen yetişmiştir. Bunların 1398 i bayan 15943 ü erkektir. Yine bu okullarda 7300 sağlık memuru, 8756 eğitmen yetişmiştir.
KÖY ENSTİTÜLERİ KAPANMASAYDI NELER OLMAZDI?
Köyden kente göçler olmazdı.
Yoksulluk, hırsızlık, gasp olmazdı.
Okumayan çocuk kalmazdı.
Çorak toprak kalmazdı.
Boşa akan, kullanılmayan, değerlendirilmeyen su kalmazdı.
Dışardan sanayi ürünü almazdık.
Dışardan tarım ürünleri almazdık.
İhracatımız ithalatımızdan az olmazdı.
Heykeller yıkmazdık, resimler yırtmazdık.
Üretim yapmayan fabrikalar açmazdık.
Üretim yapan fabrikaları yıkmazdık.
Özelleştirme olmazdı.
Terör olmazdı.
301 ri tartışmazdık
Terör cinayetleri olmazdı.
Paralı eğitim olmazdı.
Dershaneler olmazdı.
81 ile öğretmensiz, araç gereçsiz üniversite açmazdık.
Siyasi cinayetler olmazdı. Hapishanelerimiz dolup taşmazdı.
İMF nin oyuncağı olmaz ona yalvarmazdık.
AB ye yalvarmaz, küçük düşmezdik.
İhtilaller olmazdı.
Kimse bir karış toprak istiyemezdi.
…………
…………
İşte olmayanların bir kısmı
Neler kaybetmişiz neler.

Burhan Bur










köy enstitüleri atatürk ile ilgili görsel sonucu




KAYNAK

FOTOĞRAFLARLA KÖY ENSTİTÜLERİ SLAYTI İÇİN TIKLAYINIZ!





VİDEO (FOTOĞRAFLAR)

29 Ocak 2016 Cuma

12 Aralık 2015 Cumartesi

KÖY ENSTİTÜLERİ NEDEN KURULDU, NEDEN KAPATILDI?





KÖY ENSTİTÜLERİ anıları ile ilgili görsel sonucu
Köy Enstitüleri; köy öğretmen ve eğitmenleriyle köylerde tarım ve sağlık görevlisi olarak çalışacakları yetiştirmek amacıyla kurulmuş eğitim kurumlarıdır. Cumhuriyet yönetiminin toplum yapısını yönlendirici uygulamalarının en belirgin örneklerindendir.
Türkiye’de zorunlu ilköğretim uygulaması, II. Mahmut’un 1824 yılındaki fermanıyla başlamıştı. Öğretmen yetiştirmek amacıyla da ilk öğretmen okulu 16 Mart 1848’de açılmıştı (Dârulmuallimin-i Rüşdü 1868’de ise ilkokul öğretmeni yetiştirmek amacıyla “Dârülmuallimin-i Sıbyan” öğretime başladı. Kurtuluş Savaşı sona erdiğinde eğitim alanında hiç de iç açıcı bir durum yoktu. Osmanlı döneminden 2345 ilkokul ve bunlarda görevli 3.061 öğretmen devralınmıştı. 1926 yılına gelindiğinde ilkokul sayısı 4.770’e, öğretmen sayısı da 9.062’ye yükseldi ama ilköğretim sorunu çözülemedi. Özellikle köylerde ilkokul ve öğretmen gereksinimini giderilemiyordu. Mustafa Necati Bey’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde, 1926 yılında Denizli ve Kayseri’de birer Köy Öğretmen Okulu açılarak soruna çözüm bulunmaya çalışıldı. Ancak, bu okullardan olumlu sonuç alınmadı ve 1932’de kapatılmalarına karar verildi.
1933-1934 yılında kent çocuklarının %75’i ilkokula gidebiliyorken, köy çocuklarının ancak %20’si bu olanaktan yararlanabiliyordu.
Köy Enstitülerinin Açılış Nedenleri
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 1935’teki IV. Kurultayı’nda İlköğretimin yaygınlaştırılması amacıyla bir dizi karar alındı. Bunların en önemlisi, askerliğini onbaşı ve çavuş olarak yapan köy gençlerinin kısa bir eğitimden geçirilerek kendi köylerinde eğitmen olarak görevlendirilmesiydi. İlk uygulama 1936’da başladı ve 84 köylü genç Eskişehir’e bağlı Çifteler’de açılan bir kurstan sonra köy eğitmeni olarak görevlendirildi. Uygulamanın başarılı olması üzerine kursların sayısı artırıldı, eğitmenlere toprak, tohumluk ve tarım araç-gereci de verilerek bulundukları bölgede tarımsal çalışmalara öncülük etmeleri sağlandı. 1937’de konu daha kapsamlı bir biçimde ele alındı ve Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ın hazırlattığı bir program çerçevesinde Eskişehir Çifteler’de (1937), İzmir Kızılçullu’da (1937), Edirne Kepirtepe’de (1938) ve Kastamonu Gölköy’de (1939) deneme niteliğinde dört Köy Öğretmen Okulu açıldı. Edirne’deki okul önce Karaağaç’ta öğretime başladı, sonra Kepirtepe’ye nakledildi.
Bu çalışma Hasan Ali Yücel’in milli eğitim bakanlığını üstlenmesiyle birlikte daha da genişletildi. Başlatılan yeni programın mimarı, dönemin ilköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç oldu. 17 Nisan 1940’ta çıkarılan 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu önceki deneme okullarının enstitüye dönüştürülmesini ve ayrıca 17 yeni köy enstitüsü açılmasını öngörüyordu. Bu okulların her birinin bir çevresi olacak ve bu çevre içinde yer alan illere, nüfusa göre öğrenci kontenjanı ayrılacaktı. Enstitülere, beş yıllık köy okullarını bitirenlerle üç yıllık okulları bitirenlerden iki yıllık hazırlık sınıfını başarıyla tamamlayanlar alınacaktı. Karma öğretim sistemine dayanan enstitülerin öğretim süresi beş yıldı. Öğrencilerin ilk üç yıllık başarı düzeylerine bakılarak en başarılılar öğretmenliğe, geri kalanlar öteki köy hizmetlerine yönlendirilecekti. Okullar aynı zamanda birer tarım işliği, sağlık ocağı olarak işlev görecek, çeşitli tohum ve tarım araçlarının ilk denemeleri buralarda yapılacaktı. 1942 yılında çıkarılan 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu’yla Enstitüler sağlam bir yapıya kavuştu.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın ayırdığı ödenekle, öngörülen 21 Köy Enstitüsü’nün kısa sürede kurulup tamamlanması olanaksız olduğundan, gerek yapım, gerekse öğretim ve uygulama harcamalarının karşılanmasında köy bütçelerine ve imeceye de başvuruldu. Enstitülere alınan öğrenciler okulun yapım işlerinde ve örnek tarım uygulamalarında da görev aldılar. Köy Enstitülerinde okutulan derslerin %50’si kültür, %25’i tarım, %25’i de teknik dersleriydi.
Köy Enstitülerine öğretmen yetiştirmek amacıyla 1942-43 öğretim yılında Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne bir Yüksek Köy Enstitüsü eklendi. Köy Enstitülerinin en başarılı öğrencileri, öğretmenler kurulu kararı ve sınavla üç yıllık bu okula alındı, ilk yıl Kızılçullu ve Çifteler Köy Enstitülerini bitirenlerin tamamı Yüksek Köy Enstitüsü’ne alındı. Diğer Köy Enstitüleri henüz mezun vermemişti. Köye yönelik bir araştırma enstitüsü olması da amaçlanan Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde Türkiye’nin en seçkin eğitimcileri, üniversite öğretim üyeleri ve devlet yöneticileri görev aldı. Derslerin bir bölümü Ankara’daki bazı fakülte ve yükseköğretim kurumlarında görülüyor, bazı uygulamalı dersler ise ilgili devlet kuruluşlarında işleniyordu. Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kısa sürede başlı başına bir kültür çevresi durumuna geldi. Bu enstitü, kapatıldığı 1947 yılına değin 209 mezun verdi.
Köy Enstitüsü mezunu ilk 1941 öğretmen 1944 yılında köy okullarında görev aldı. 1948’de Van’a bağlı Erciş’te açılanla birlikte toplam sayısı 21’e ulaşan köy enstitülerinden kapatıldıkları 1953 yılına kadar 1.398’i bayan, 15.943’ü erkek olmak üzere 17.341 köy öğretmeni diploma aldı. 1936-1947 yılları arasında faaliyet gösteren eğitmen kurslarından ise 8.675 eğitmen mezun oldu. Sağlık bölümlerinden de 1.248 sağlık memuru yetişti.
Çok partili rejime geçildikten (1946) sonra, yeni kurulan Demokrat Parti’nin (DP) yoğun eleştirileriyle karşılaşan Köy Enstitüleri bu dönemde belirgin bir duraklama geçirdi. 1947’de, Reşat Şemsettin Sirer’in milli eğitim bakanlığı sırasında, eğitim programları temelli yitikliklere uğradı ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kapatıldı, Köy Enstitülerinin yönetici ve öğretmenleri değiştirildi. İbrahim Hakkı Tonguç görevden alındı. Aynı yıl, eğitmen kurslarına son verildi. DP’nin iktidara geldiği 1950 seçimlerinin ardından önce sağlık bölümleri kapatıldı sonra da Köy Enstitülerinin programı klasik ilköğretmen okullarının programıyla birleştirildi (1951). Birkaç yıl sonra da çıkarılan 6234 sayılı yasayla Köy Enstitüleri tümüyle kapatıldı (1954) Köy Enstitülerinin adı İlköğretmen Okulu olarak değiştirildi.
Çok sayıda öğretmen ve eğitmen yetiştirmenin ve köy çocuklarına öğrenim olanağı sağlamanın yanı sıra Türkiye’nin kültür yaşamına damgasını vuran bir “köy kökenli aydın kuşağı” yaratan Köy Enstitüleri, yöneltilen bütün eleştirilere karşın kalıcı bir iz bırakmıştır.
(Köy Enstitüleri hakkında daha fazla bilgi almak isteyen okuyucularımız aşağıda bağlantısını verdiğimiz Serenti’de yayınlanan oldukça ayrıntılı makaleyi okuyabilir.)
Köy Enstitüsü Sistemine Toplu Bir Bakış
http://www.serenti.org/koy-enstitusu-sistemine-toplu-bir-b…/
VİDEOVİDEO

KÖY ENSTİTÜLERİ

Eğitim alanında kırsal kesimde yaşayan halk ile kentliler arasındaki bozuk dengeyi eşitlemek ve köy halkına pratik bilgi vermek amacıyla 1936'ta Saffet Arıkan'ın Vekilliği döneminde Köy Eğitmeni projesi uygulamasına başlanır. Askerliğini onbaşı veya çavuş olarak yapan gençler, Ziraat Bakanlığı'nın işbirliğiyle, modern tarım tekniklerini uygulayan Mahmudiye Devlet Üretme Çiftliği'nde yetiştirilerek köylere gönderilir. Amaç, köye hem bir öğretmen hem de modern üretim araçları ve tarım yöntemleri sağlamak ve eğitimin mali yükünü hafifletmektir. İsmail Hakkı Tonguç yönetiminde başlanan bu projenin başarılı olması üzerine 1937 ve 1939 yıllarında çıkarılan yasalarla köy eğitmeni yetiştirme deneyimi yaygınlaştırılır. Kırsal kesime yönelik bu eğitim uygulaması hiç şüphesiz daha sonra kurulan Köy Enstitüleri için uygun koşullar yaratmış ve Köy Enstitüleri'ne geçişi kolaylaştırmıştır. Yücel, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmasında Enstitülerin özelliğini ve daha önceki kuruluşlardan farklılığını vurgular: "Biz bu müesseselere köy öğretmen okulu demedik. Çünkü evvelce bu isimde müesseseler vardı. Bunları ona bağlamak istemedik. Bunlar yepyeni şeylerdir."
"Enstitü kelimesini biz frenklerin telaffuz ettiği tarzda aldık ve buna alıştık. [...] Biz köy enstitüsünü sadece içerisinde nazarî tedrisat yapılan bir müessese olarak almadık. İçerisinde ziraat sanatları, demircilik, basit marangozluk gibi amelî bir takım faaliyetler de bulunduğu için okul adı ile anmadık, enstitü diye isimlendirmeyi muvafık gördük." Köy Enstitüleri Kanunu'yla ilgili tartışmalar sırasında Yücel, bu hareketin toplumda kentten uzak kalmış yeni bir sınıf yaratacağı iddialarını şiddetle reddeder. Karşıt görüşte olanlar, bundan başka, Köy Enstitüleri'nin gerek kuruluş ve gerekse öğretim yöntemini eleştirmişlerdir. Bu bağlamda ifade edilen kaygı ve düşünceler, köylülerin parasız çalıştırılarak acımasızca istismar edileceği, kız-erkek bir arada eğitim görmelerinin ahlak anlayışına aykırı olduğu, Köy Enstitüleri'nin keyfi olarak geliştirilmiş bir model olduğu ve sonuçta da "yarım münevver" yetişeceğidir. Yoğun bir çaba göstererek bu projeyi gerçekleştirmeye çalışan Yücel ise, tutarlı bir eğitim uygulamasıyla Türkiye'deki öğretmen açığının 15 yıl gibi kısa bir zaman içersinde kapatılabileceğini vurgular. 17 Nisan 1940'ta Köy Enstitüleri Yasası çıkarılarak köy okullarında görev alacak olan öğretmenleri yetiştirmek üzere kent ve kasabalardan uzak, geniş arazisi bulunan uygun yerlerde Köy Enstitüleri kurulmaya başlanır. "Köy Enstitülerinde devletin az bir yardımı ile, öğretmen adayları, iş içinde çalışarak hem kendi barınaklarını, dersliklerini ve diğer gereksinimlerini, çalışma yerlerini yapmışlar; hem de gereken genel kültür ile meslekî bilgileri ve tarım çalışmaları yaparak köy için gerekli olan beceriyi kazanmışlardır. Bunlar, işi bilen öğretmen ve usta öğreticilerin rehberliği altında gerçekleşmiştir."
1942-43 öğretim yılında, Köy Enstitüleri'ne öğretmen, bölge okullarına yönetici, gezici başöğretmen, ilköğretim müfettişi ve kesim müfettişi yetiştirmek amacıyla Hasanoğlan Köy Enstitüsü bünyesinde Yüksek Köy Enstitüsü açılır. Enstitülerin ilk resmî öğretim programı 1943 yılında yayımlanmıştır. Programa göre, ilkokulu bitiren çocuklar sınavla Köy Enstitülerine alınır ve karma eğitim uygulanır. Toplam beş yıl süren öğretim zamanının yarısı kültür derslerine, dörtte biri tarım dersleri ve çalışmalarına, dörtte biri de sanat ya da teknik derslere ve çalışmalara ayrılmıştır. Bütün derslerde ve çalışmalardaki temel yöntemin 'yaparak öğrenme' ilkesi olduğu söylenebilir. "Gerek öğretimin eğitsel bir biçimde yapılmasında, okuldaki toplumsal ortamın yaratılmasında ve gerekse toprakların işlenip uygar bir eğitim kurumunun oluşmasında öğrenci - öğretmen ilişkilerinin bir aile yuvasındaki gibi içten oluşunun büyük rolü olmuştur." Zamanla sayıları 21'i bulan Köy Enstitüleri 1944'ten itibaren yılda ortalama 2000 öğretmen mezun etmeye başlar. Köylere gönderilen öğretmenlere tarım araç ve gereçleri ile üretimde bulun-mak ve gelirinden yararlanmak üzere tarla ve irat hayvanları verilir. Öğretmenlerin ödevleri 1942 yılında çıkan 'Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu'nda belirlenmiş ve 'okul ve kurslarla ilgili işler' ve 'köy halkını yetiştirmekle ilgili işler' diye ikiye bölünmüştür. Ulaşılmak istenen hedef, Atatürk'ün halkçılık ilkelerine uygun olarak, geniş halk kitlelerinin eğitim düzeyini yükseltmek, böylece reformların yerleşmesi için gerekli koşulları yaratmak, halkın politik, ekonomik ve kültürel yaşama aktif olarak katılmasını sağlamak ve aynı zamanda kendi hakları konusunda bilinçlendirmektir. Enstitüler, geniş bir halk kütlesine ulaşan bir eğitim ve kalkınma etkinliği olması dolayısıyla ülkenin gelişmesinde en büyük katalizör olarak görülebilir. Nitekim daha başlangıç noktasında kalan bu eğitim modelinin başarısı, 1946'ya kadar köylerdeki öğretmen açığını kapatan 16.400 kadın ve erkek öğretmen ile 7300 sağlık memuru ve 8756 eğitmen yetiştirmiş olmasıdır. Mezunlar arasında Mehmet Başaran (doğ. 1926), Talip Apaydın (doğ. 1926), Fakir Baykurt (doğ. 1929) ve Mahmut Makal (doğ. 1933) gibi yazarlar da bulunmaktadır. Şiir, hikaye ve romanlarında köy sorunlarını işleyen bu yazarlar, sosyal, kültürel ve siyasal etkinlikler de göstererek köy insanının dünyası için bilinç yaratmışlardır. "Köy Enstitüleri sisteminin eğitimimize en büyük katkısı, o güne kadar yalnızca eğitim kitaplarında görülen, fakat geleneksel eğitimin etkisiyle, okula ve sınıflara giremeyen eğitim ilke ve yöntemlerini, doğanın içinde hayata geçirmek olmuştur. Bunların somut birer örneğini vermiştir. Buralarda binlerce öğretmen adayı, bunları bizzat yaşayarak öğrenmişler ve gittikleri okullara da bunları taşımışlardır."
Yücel'in başarısı, bu projeyi Büyük Millet Meclisi'ndeki şiddetli eleştirilere karşın gerçekleştirmiş olmasıdır. 1946'da bu girişim durdurulur ve sonraki yıllarda hiç karşı dayanışma olmaksızın ortadan kaldırılır. "Köy Enstitüleri 'bütün' ünün içinde İnönü'nün büyük ağırlığı olmuştur. İnönü'nün bu desteği savaş bitene, memleketimizde ve dünyada yeni bir güçler dengesi kurulana kadar sürmüştür. Çok partili döneme girilince İnönü artık eski gücünü bulamamış ve bu desteği enstitülere verememiştir.