İ SMAİ L SAFA GÜNER

İ SMAİ L SAFA GÜNER 1. sı n ı ftayken, ders y ı l ı sonuna doğru İ smail Safa Güner okulumuza müdür olarak atand ı (Nisan 1948). İ Safa Güner 2,5 y ı l (1950 Ekimine dek ) okulumuzda kalarak, örnek davran ışları yla bizi çok etkiledi. Onun zaman ı nda (ilerde anlatacaklar ı mı zdan ba şka) iç yay ı n merkezi kurularak sesyayarlarla radyo dinlenilmeye ba şland ı . Sinema makinesi sağland ı . Telefona kavu ş uldu. SON KOY ENST İ TOLe Ismail Safa Güner, s ı nı f arkadaş larımı zdan Hafize Alt ın ve Behiye Ba ş oğlu ile. 42 SON KÖY ENSTİ TOLO İ. Safa Güner tuvalet temizli ğine çok özen gösterir, "yavrular ı n], bir köyde k ı z görmeye gidildi ğinde öncelikle tuvalete bak ı l ı r. Eğer oras ı kirli olursa, ba ş ka yerde temizlik aranmaz!" derdi. I Safa Güner'i elleriyle tuvalet temiz.lerken hepimiz görmüş üzdür(*). Hey, ceketi omuzun& olanlar!" derdi I Safa Güner, "durun bakal ı m! O kağı t ne, orada? Niye almad ı n ı z bu k41- d ı ?" der ve k4 ı ch yerden al ı p çöp kutusuna atard ı . İ kinci s ı n ı ftayd ı k. ilerde anlatacai=",, ı mı z park yeni yap ı lı - yordu. Bir gü ıı bu parkta oturuyorduk. Yan ı mı zda, 1946"da bu okuldan öğ retmen olmu ş olan Lütfi Acar' ı n a ğabeyi vard ı . Karde şini görmeye gelmi ş ti. ... Dünyan ı n ileri gelen_ e ğitkenlerince, i ş eğitimi içinde insan yeti ş tirmeye, üretime yönelmi ş oldukları için ye ğlenen kurumları bulan biz oldu ğumuz halde, onları n da yerinde yelleri estirdik. Bu, bir geriye gidi ş tir. UNESCO, geri kalm ış ülkelere bir e ğitim kurtarı cı sı olaısak yı llarca önce bizim köy enstitülerini sal ı k vermi ş ti ve köy enstitülerinde ö ğ retmenlik yapan birçok arkadaş , o ülkelere gidip, bunlara benzer kurumlar kurmu ş lardı . Mahmut Makal Yeni Toplum (Köy Enstitüleri Uzel Say ı sı ), Nisan l 976, sayfa 242 *) Bizden bir s ı n ı f büyük olan Saframbolulu Bayram Y ı ld ı r ı m' ı n an ı sı : Sigara içenleri denetlemek amac ı yla gelmi ş olmal ı yd ı . Ben sigara iç- miyordum ama içerdeydim. Sigara dumanlar ı yükseliyordu. İ smail Safa Güner: "- Lan teresler, bu koku ne, bu duman ne? Ç ı k ı n bakal ı m!" diye ba ğı rd ı önce. Sonra lavobada sümük gördü. Dedi ki: "- Bu sümük kimin? Kim sildi buraya? Hepimiz "ben silmedim!" dedik. "- Peki, siz silmediniz ama, bu sümü ğ ü burada görmediniz mi? Burnunu buraya bir pis adam sümkürmü ş . Madem ki gördünüz, temizleyeceksiniz!" Sonra kollarini s ı vad ı , suyu vuruyor vuruyor, sümük akm ı yor! Eliyle ovarak ç ı karmak zorunda kald ı . Sabun parçalar ı yla ellerini y ı kad ı ktan sonra: "- Bunu gördü ğünüz Zaman böyle temizleyeceksiniz! Temizleyemezseniz, sizin okulunuz kokar!" dedi. Biz hepimiz donakald ı k. Ben, öğretmenlik ya ş amı m boyunca hep bunu uygulad ı m. Bugün de uygular ı m. SON KtiY, ENST İ TÜLÜ 43 Lütfi Acar' ı n ağabeyi, ''hadi kalk, müdürünü/ kim? Gö- rüş mek istiyorum, gidelim!" dedi. Lütfi de. üzerinde tulum: elinde çapas ı yla parktaki yeni dikilen akasyalarm diplerini havaland ı ran k ı r saçl ı adamı göstererek: "- İş te müdür burada!" dedi. Bu müdür mü?" dedi ağabeyi. "- Beğenemedin nti?" Sonra gittiler müdürün yan ı na. "Karde şim sizi bana 'mü- dür' olarak tan ı t ı nca inanamad ı m. çok dt ı yguland ı m, elinizi öpmek istiyorum" demi ş . İ Safa Güner elini vermemi ş , naklarmdan iipmü ş bu öğretmen konu ğ un. Tayfur'un Aliye'ye sinirlenip, "Hocan ım, sizin sı n ı f görüşülürken bana bir teklifte bulunmay ı n, tek bir çocuk kurtaramayaca ğım, ş imdiden bilin!" demesi bu gerçe ğin sonucuydu. Bu ilk y ı l ı n kurulları beni çok yordu. Yeniydim. Henüz iki ay olmu ş tu aralar ı na karış al ı ... I Safa Güner, Köy Enstitüleri Hat ıraları , Kendi Yay ı n ı , 1963, sayfa 124

*


B İ R GÜNLÜK YA Ş AM Saat 06'da kampana sesiyle uyamrd ı k. Nöbetçi öğretme ıı le öğrenci ba şkan ı "günayd ı n!", diyerek yatakhaneleri dolaşı rd ı . Giyinir, yataklarmuz ı düzeltirdik. Elimizi yüzü- müzü y ı kad ı k.tan sonra ah ı r ile dört derslikli tek kat dersaneler aras ı nda toplan ı r; ulusal oyunlar oynard ı k. Sonra serbest okuma (mütalaa-etüd) vard ı . Sonra'da kahvalt ı . Özetle söylemek gerekirse köy enstitüleri, müdüründen i ş çisine de ğin herkesin yetene ğine, çal ış ma gücüne göre her i şe severek kat ı lmasın ı n, güçlükleri • elbirli ğ iyle yenmenin, sevinç - ve üzüntüleri, al ı nan sonuçları ortak de ğerler olarak payla şman ı n anı tsal simgesidir. Su, yol, elektrik gibi altyap ı işleri; derslik, iş lik, kitapl ı k, toplant ı salonları , yemek yerleri, ba ğ bahçe, fidanliklar, ah ı r, kümes ve ar ı l ı klar, gerekti ğ inde omuzlarda ta ş , tu ğla, harç ta şı yarak. kat ı l ı mcı yöntemlerle, insan eme ğinin severek harcanmas ı yla, sürekli çabalar ı yla gerçekle ş tirilmi ş lerdir. özverinin ilginç örne ğ ini veren, bu kurumlar ı kuran ö ğretmen, yönetici, ö ğrenci ve ustaö ğreticileri yürekten an ı yor, saygı lar sunuyoruz. Ses:ket Gediko ğlu Kurulu ş ları n ı n 50. Y ı l ı nda Köy Enstitüleri, Eği t-Der Yay ı nları , 1990, sayfa 136 *) Biz de "ustal ı k" olmasa da "kalfal ı k" yapt ı k diyebiliriz. Göçmen evleri yapt ı k. Bulgaristan'dan gelen göçmenler için, enstitü-Sülüklüoluk yolu üzerindeki Gölköy Köyü topraklar ı üzerine 23 ev yapt ı k. O yaz (1951) izinimiz 2. devreydi. Her s ı nıfa bir ev verildi. Ba şı mı zda büyük sı n ı flardan usta ö ğ renciler vard ı . Yap ı sı n ı erken bitiren s ı n ı f, izine erken sal ı verildi. 40 SON KOY ENST İ TULO Kahvalt ı dan sonra alanda topland ı r; temizlik yoklamas ı yapı l ı rd ı . Her s ı n ı f soldan sa ğa yüksek sesle sayar; s ı n ı f ba ş - kan ı sı n ı f durumunu okul ba ş kan ı na "haz ı rol, dikkat!" komutuyla verirdi. Ba ş kan, tüm sm ı flar ı n say ı m sonuçlar ı n ı al ı p toplaymca, "enstitü hazuol!" komutuyla ıı iı lı etçi ıı i;retmene ( ş u kadar nöbette, ş u kadar revirde, ş u kadar izinli... ŞU kadar emrinize haz ı rd ı r efendim!" diyerek verirdi. Ço ğ u kez müdür bir konu şma yapard ı . Saat 08.15 ile 12.00 aras ı nda 4 ders (ya da 4 derslik i ş ) yapmak üzere da ğı l ı rd ı k. Öğle yemeğiyle beraber 1.5 saat bo ş zaman ı nuz ol ıı r; sonra sabah ders yapanlar i şe; i ş yapanlar da derslere girerdi. Bu da 13.451e 17.30 arasmdayd ı . Ak şam da biri yemekten önce olmak üzere iki saat serbest okumaya ayr ı lmış t ı . Birincisinde s ı n ı f öğretmeni de bulunurdu. Saat 21.00'da yat kampanas ı çalard ı . Durur mu kara kapl ı kitaplara, kaltpla şmış bilgilere yaslanan düzenin egemenleri? U ş akları , köpekleri, bekçileriyle saldı rı ya geçtiler: Yaygaralar, karalamalarla 'ba ş ka bir ülkenin adamlannı yeti ş tiriyorlar' diye kapatt ı lar enstitüleri. Adamak ı ll ı kar suyu kaçm ış t ı kulakları na Uçan kuş tan, k ı mı ldanan çal ı dan ku ş kulan ı yor, okuyandan, çal ış andan; herkesi duyuracak bir hamuru yo ğurmaya kalk ış antardan korkuyorlard ı . S ı rtları ndan geçindikleri insanlar dolap beygiri gibi, araba beygiri gibi olmal ı , 'deh!' dedikçe gitmeli, yoldan, çizgiden ç ı kmamal ı yd ı ... Mehmet Ba ş aran, Sabahat I in Eyuboğlu ve Köy Enstitüleri, Cem Vayittevi, 1990, sayfa 25

*

YAZ Dİ NLENCELER İ 3 ayl ı k yaz dinlencesinin yar ı s ı n ı (45 gün) okulda geçirir, çalışı rd ı k. Bir y ı l 1. devrede dinlenceye ç ı kan sı n ı f, ertesi y ı l ... Bir ö ğrenci kalkt ı , kaşı glyla taba ğı na vurarak sessizli ğ i sa ğlad ı : 'Arkada ş lar, günlük okul haberlerimizi veriyorum' dedi. Biraz durdu, elindeki kâ ğı da bakarak sözlerini sürdürdü: 'Bugün sebze bahçesinde be ş hat biber, alt ı tahta patl ı can, iki yüz adet domates fidesi ş a şı rt ı ld ı . Ar ı lar ı m ı z iki oğ ul verdi. İ kisi de nöbetçilerce yeni kovanlar ı na al ı nd ı lar. Demircilik i ş li ğ ine yak ı n köylerden gelen be ş pull ıı k, üç saban demiri, yedi kazma burt ı nland ı . Ayrı ca be ş çift araba tekerinin ş inasi çekildi. • Marangoz i ş li ğ inde yeniden iki ar ı kovan ı yap ı ld ı . Beş gaz tenekesine kulp tak ı ld ı . 17 bel kiiregi sapland ı , tepkileri, tak ı ld ı . 17 çift takonya, üç harç tenekesi, dört sedye, iki sehpa yap ı ld ı . Ayr ı ca be ş adet, çift gözlü tu ğ la kal ı bı onar ı ld ı . Tu ğ la harman ı nda ikinci ocak ate ş lendi. Dünden beri kesilen tu ğ la say ı s ı 25 bini buldu.... Abdullah fizkucur, ki ı ■ Gnsiüülrri ll laoi , O ğre ı rnen Yay ı nlar ı , 1985, sayfa 139 *) Lütfi Sa ğ lar anlat ı yor: "Mazhar Bey bizi s ı nava soktu: Bize bir metrelik birer ç ı ta da ğı tt ı , 'bu ç ı tadan 1 cnı keseceksiniz, sonra da büyük parçay ı ikiye böleceksiniz' dedi. Arkada ş lar kesiyorlar, hepsini 'olmad ı ' deyip tala şı n içine at ı yor. 49-50 oluyormu ş . Ben 49,5 kesince, 'sen gel!' dedi. O günden sonra ben nöbetlerimde hep marangozhaneye verildim. Bir gün ş artel att ı (ceryan kesildi). 'Neyin nesi?' diye sigortayla oynarken, arkamdan enseme bir ' ş ak!' etti. Kafam da sigorta tahtas ı na 'tak!' etti. Çok h ı zl ı vurmu ş tu tokad ı Mazhar Bey." 72 SON KÖY ENSTjTÜLÜ • 2. devreye kal ı rd ı . Okulda kalanlara öğ le uykusu uygulan ı r. ikindi kahvalt ı sı verilirdi. Yaz dinlencesinde uzak yerlere gidecek gruplar, haftalar öncesinden ta şı t tutarlard ı . Otobüs yerine kamyo