CUMHURİYET EĞİTİM SİSTEMİNİN EN GÜZEL MEYVELERİNİ KÖY ENSTİTÜLERİ VERMİŞTİR..

Azınlık okulları yanında, cins ayrımcılığına dayanan medrese-mektep ikilemi üzerine kurulan Osmanlı eğitim sistemi Tevhidi Tedrisat ile yıkılırken; üreten, ürettikçe kendi varlığını algılayan, yaparak yaşayarak öğrenme teknikleri üzerinden ve kendine bilimsel dayanaklar oluşturan Cumhuriyet Eğitim sistemi ortaya çıkmıştır. Bu yeni sistem en güzel meyvelerini de Köy Enstitüleri ile vermiştir.

Cumhuriyeti kuran çağdaş aydın kadrolar, eğitimin ve kalkınmanın, öncelikle ‘Köylü milletin efendisidir.’ anlayışı ile köylerden başlaması gerektiği fikrini benimsemişlerdir. Cehalete karşı açılan savaşta zeki köy çocuklarının eğitilmesi önemli bir yer tutmuştur. 72. Kuruluş Yıldönümünü kutladığımız Köy Enstitüleri, dünyada eşi benzeri olmayan, Türkiye’nin dünya eğitim tarihine kazandırdığı en özgün eğitim projelerinden biri olarak döneme damgasını vurmuştur.

Bu proje ile birlikte eğitim ve kültür alanında gerçekleştirilen yenilikler, yüzyıllardır kul zihniyetiyle yetiştirilmiş olan halkın özgürleştirilmesi temeline dayandırılmıştır. Çok zor şartlara rağmen kendi topraklarında, kendi ayakları üstünde durmanın öyküsüdür Köy Enstitüleri.  Nasıl ki Kurtuluş Savaşımız mazlum uluslar açısından yoktan var olmanın bir örneği ise,  Köy Enstitüleri de tüm olanaksızlıklara karşı eğitim ve öğretimi yeniden var etmenin örneğidir.

Köy Enstitülerinde çocuklara bilgi vermek yerine bilgiye nasıl ulaşabilecekleri ve ulaştıkları bilgileri nasıl kullanacakları öğretilirdi.”İş içinde, iş aracılığıyla, iş amaçlı eğitim” eğitim sürecinin içindedir. Köy Enstitüsü davası halkı ilköğretimde geçirme davası değil, insani değerleri geliştirme ve bir ulus olma davası idi. Bu okullar şehirlerimiz ile köylerimiz arasındaki uçurumların üzerine atılmış köprülerdi. Yetişen köy çocukları köylerine döndüklerinde bir meşaleye dönüşmenin heyecanı ve sorumluluğu içinde,  günümüze kadar ulaşarak bizlerin yetişmesinde de çok önemli rol oynamışlardır.

Türkiye’de yazın ve düşün yaşamına yön veren aydınlarımızın çoğu köy enstitüleri veya onların devamı olan öğretmen okullarından mezun olmuşlardır. Köy enstitülerinin kapatılması aynı zamanda Türkiye’deki siyasi dönüşümünde adıdır. Demokrat parti ile başlayan karşı devrim süreci ilk öcünü Köy Enstitülerini kapatarak almıştır.  Bu süreçten sonra her alanda olduğu gibi eğitim alanında da ABD patentli uygulamalar eğitim politikalarımıza yön vermeye başlamıştır.

Cumhuriyetin ‘Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma’ hedefine varmak, çağdaş bir toplum yaratmak için planlanan Köy Enstitüleri, eğitimcinin, ülkenin gelişimindeki rolünü anlatması bakımından da oldukça iyi bir örnektir. Kalkınmış bir toplumun ihtiyacı olan yetişmiş iş gücü, bu kurumlarda sanatla, edebiyatla ve çağdaş olan tüm yeteneklerle harmanlanarak Türkiye’nin her bir yanına cesaret, iddia, inanç ve bitmek bilmeyen bir umutla yayılmışlardır. Köy Enstitüleriyle birlikte aydınlanma yurdun her yanına taşınmıştır. Yoksul ve cahil olan köy halkı cumhuriyet devrimleriyle Köy Enstitüleri sayesinde tanışmıştır. Böylece yurttaş olma bilinci kazanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk on beş yılında cumhuriyet heyecanı, aydınlanma devrimi ülkede rüzgâr estirmiş, halkı ve ülkesi için gelecek kurgulayan bir öğretmen, bir aydın modeli yetiştirmiştir. Öyle ki, çok kısa zamanda yetişen öğretmenlerin etkisi bugün bile toplumda varlığını göstermektedir.

Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda Köy Enstitüleri muhteşem bir proje olarak uygulamaya alınmış, Hasan Ali Yücel’in çağdaş bakanlık anlayışı, İ.Hakkı Tonguç’un ilerici, toplumcu anlayışıyla, Hasanoğlan’da yakılan ateş, Cılavuz, Beşikdüzü, Çifteler, Düziçi gibi Köy Enstitülerinde yıldız gibi çoğalarak ve parlayarak bütün ülkeyi aydınlatmaya başlamıştır.

Hasan Ali Yücel’in ‘Bu bizimdir, kimseden almadık; bizden alsınlar.’ diyerek milli ve özgün bir proje olduğuna işaret ettiği Köy Enstitüleri, pek çok yabancı bilim adamının da dikkatini çekmiş, akademik çalışmalara konu olmuştur. UNESCO da bu modeli gelişmekte olan ülkelere tavsiye etmiştir.

Bugün Köy Enstitüsü ruhunu yeniden yakalamak ancak çağdaş, üretken ve demokratik eğitim yöntemini ulusal eğitim sistemimizin her aşamasına uygulayarak; eleştiren, sorgulayan çağdaş bireyler yetiştirmekle olur. Üretken ve yaratıcılığın desteklendiği eğitim anlayışı bugün yaşadığımız eğitim sorunlarının da çözümü olarak görülmelidir. İşte o zaman Atatürk’ün ve cumhuriyetin öğretmenlerden istediği ‘Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesilleri yetiştirebiliriz.

......Köy Enstitülerinin heyecan ve ruhunu okullarımızda yaşatmak, tüm yurtta cumhuriyetin, aydınlanmanın ateşini yeniden yakmak, ülkemizin geleceğine umut ve ışık olabilmektir.
KAYNAK