''ESSAH ÖĞRETMENLER!''...




Köy Enstitüsü Kültürü Üzerine Küçük Notlar 9 : ” Essah Öğretmen”


Tarih 1 Ekim 1952’dir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 15 günde bir yayımlanan İlk Öğretim Dergisi’nde ( Ki, bu yayın 1938 yılından beri yayımlanan ve ilk formatında künye bilgisi, İlk Öğretim Eğitmen ve Öğretmen Gazetesidir.) zamanın Milli Eğitim Bakanı Tevfik İLERİ’nin uzun bir mesajı yer alır.
“1952-1953 Öğretim Yılına Girerken” başlığı taşıyan yazının uzunluğunu anlatmak babından şöyle bir bilgi verebilirim. Her bir sayfa boyutu  33 x 24 cm’den,  iki sayfada  toplam 44 paragraf yer almaktadır ki, en kısa paragrafı 33 kelimeden, en uzunu ise 255 kelimeden oluşmaktadır. Ortalamasını 150 kelime alsanız bile, yazının uzunluğunu şimdi düşünebilirsiniz. Bu kadar uzun ve çok paragraf bu sayfalara nasıl sığdı diye sorarsanız da, cevabımız;  derginin genel olarak 11 punto ve üzeri yazı karakteri kullanır iken , bu yazıları 8 ila 9 punto olarak  dizmiş olduğudur.
Elbette, insanların yazılarını, paragraf veya kelime sayısını kriterleri dâhilinde değerlendiren bir zihniyeti temsil etmiyoruz. Ancak bunca yazının özetini şu dört- beş   satırda bulmanın yeterli olduğunu ifade etmek istiyoruz:
“   İlk öğretim meselelerine  iki seneden beri  en salahiyetli kimseler tarafından el konmuş, ecnebi mütehassıslar celbedilmiş, gerekli bütün hazırlıklar yapılmıştır…..
Köylerde ilkokul binalarının inşası işi 1947 yılına kadar büyük ıstıraplar pahasına tamamen köylünün omuzlarına yüklenmişken, 1947 yılından itibaren bu inşaata kısmen devlet yardımı eklenmek suretiyle devam edilmiştir…
Türk köylüsünün mütemadiyen okul ve öğretmen isteğinde bulunduğunu söylemiştim. Köylü bu istekte bulunurken “ ama essah öğretmen isteriz” demeyi de unutmamaktadır. Bu “ essah öğretmen” sözü üzerinde dikkatle durmamız icap ed er. Türk köylüsünü “ essah öğretmen” isteriz demeye sevk eden müşahedeleri; acaba, geçmiş yıllarda iktidar sahibi olanların ( İlk okul öğretmenleri yerine ayda 10-15 lira ücretle çalışabilecek kimselerin bulunabileceğini ve bunların daha verimli olacağını ) söylemesinde ve böylece öğretmenlik sanatına hiçbir memlekette sadır olmamış bir hakaret olarak sarfedilmiş bulunmasında ve bunun tecrübesinden elde edilen acı neticelerde bulmak mümkün değil midir? ..
Evet  Türk Köylüsü bütün realistliği ile yaraya isabetle parmak basmıştır. Maarif davalarımızın hallinde temel unsur öğretmen olduğuna göre, bu öğretmeni bütün hüviyetiyle “ essah” bir öğretmen olarak yetiştirmek ve mevcut öğretmenleri, büyük vazifelerini yaparken hiçbir an yalnız bırakmayarak….
Geçen senelerde bilerek veya bilmiyerek ekilmiş bozuk ve muzir tohumların, zararlı neticelerinden maarif tarlasını en kısa zamanda temizlemek ve bu tarlaya senelerce sonra idrak edeceğimiz feyizli meyvaların yetişmesini sağlıyacak iyi tohumları, has ve faydalı tohumları mütemadiyen ekmek…”
Tahmin edebileceğiniz gibi, yazının ana teması, ifade edildiği gibi bu konular üzerine oturtularak, genel bir suçlama ve küçümseme felsefesine dayandırılmış,  siyasi tarihimizde de ilk defa rastlanan, yeni iktidarın, geçmiş iktidarın yaptıklarını eleştirme, kötüleme, yok sayma ve lanetleme süreci yaşanmıştır. Bundan önceki siyasi hükümetler ve iktidarlar boyunca, Cumhuriyet öncesi iktidar yapısı üzerine muhtelif söylemler geliştirilmişken, işin konjonktürü gereği de olsa, ilk kez Cumhuriyet Hükümetlerinin birbirlerinin yaptığını eleştirmeye başlamalarına şahit olunmuştur.
Zamanın Milli Eğitim Bakanının seçtiği ve ısrarla kullandığı bazı kelimelerin altını çizmek ve kullanma gerekçelerini detaylandırmak gerekse de, yaptığımız işin gereği bunu  gayr-i ahlaki olarak nitelediğimizden, yapmamayı tercih edeceğiz.
Ancak şunu belirtmeliyiz ki;  ta 1953 yılında başlayan “ essah öğretmen “ yetiştirme politikaları da ne yazık ki , “ maarif tarlasında” yeşermemiştir

.KAYNAK