Öğrenciler kaynak yapmayı hızla kavrarlar. Yaptıkları ilk iş demir profillerden el arabası üretmekti..



ANKARA, HASANOĞLAN K.E. ÖĞRENCİLERİ...

*

Öğrenciler kaynak yapmayı hızla kavrarlar. Yaptıkları ilk iş demir profillerden el arabası üretmekti..



*





*

Hasanoğlan Köy Enstitüsünün kuruluşunda, kazılan toprakların, diğer inşaat malzemelerinin elle taşınması üretken değildi. Öğrenciler raylı sistem kurdular. Vagonetlerle kazılan toprakların ve inşaat malzemelerinin taşınması daha kolay hale geldi.
1941
Arşiv: Mustafa Güneri
 


*
Hasanoğlan Köy Enstitüsünün kuruluşunda, kazılan toprakların, diğer inşaat malzemelerinin elle taşınması üretken değildi. Öğrenciler raylı sistem kurdular. Vagonetlerle kazılan toprakların ve inşaat malzemelerinin taşınması daha kolay hale geldi.
1941
Arşiv: Mustafa Güner



*


Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nün kuruluşunda, Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç okulu sık sık ziyaret ederek işleri denetlerler, öğrencilerle yakından ilgilenirlerdi. 



*



*

Öğrenciler lehim ve teneke işlerini öğrenirler. Galvanizli tenekeden musluklu depolar, güğümler, kovalar üretirler




*

Eğitimde ezber bozan bilinç devrimi; köy enstitüleri....
.
Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 70. yılı Türkiye’de Mustafa Gazalcı’nın dediği gibi bayram olarak kutlandı. Bugün UNESCO’nun kalkınmakta olan ülkelere önerdiği eğitim sistemi, Anadolu aydınlanmasının başına gelenler ibretlik bir öyküdür anlayana. Mahmut Makal Köy Enstitüleri için “Halkın çocuklarını okutmak, eğitmek için kuruldu. Halkın aydınlanmasından korktukları için kapatıldı.” diyor.
Emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı’nı kazanan Türkiye’nin önünde daha zor bir savaş alanı vardı. Cehalet ve yoksullukla girişilecek olan bu savaş Türkiye’nin çağdaş bir ülke olabilmesinin önkoşuluydu. Önceki yıllarda Köy Enstitüleri ile ilgili yazmıştım.Bu kez Gazalcı ve Makal’ın konuşmalarından aldığım notları paylaşıyorum.
Mahmut Makal: “1940’ta ilk Köy Enstitüsü kuruldu ve on yıl devam etti. Olmadı. Atatürk’ün dediği gibi hainlerimizde vardı. Enstitüler bizim ikinci kurtuluş savaşımızdı…Hala bu ülkede düşündüklerini söylemek suç olmaktan çıkarılamadı. Köy Enstitülerinden sonra Vatan cephesi oluşturuldu.Bugünde Silivri çıktı.Eğer Köy Enstitüleri devam etseydi bu millet bu hale düşmezdi…”
“Toprak ağaları, emperyalizm birlikte hareket ederek 1946’da yapılan seçimde Hasan Ali Yücel bertaraf edildi.MEB’na R.Şemsettin Sirer getirildi.Türkiye öyle bir hale gelmişti ki CHP içinde oynanarak İnönü yıldırılmıştı..Köy Enstitüleri bizim ilk milli kuruluşumuz olmasına rağmen utanmadan hükümet programına Köy Enstitülerini millileştireceğiz diye yazdılar.Anımsadıkça utanç duyarım. R.Şemsettin Sirer İvriz Köy Enstitüsü başta olmak üzere okuyan öğrencileri kamyonlara doldurarak köylerine gönderdiler.”
“1950’de DP iktidara geldi. Köy Enstitülerinin kökünü kazımak için harekete geçtiler.1946’da örselenmeye başlanan Köy Enstitülerine karşı menderes ve Tevfik İleri kampanya açtılar… Emperyalistler komünizm diye bir suç icat etmişlerdi. Beni de içeri attılar, içeriğini öğretmediler.”
“1954’te bir kanun ile Köy Enstitülerini öğretmen okulu yaptılar, tamamen ortadan kaldırdılar. Bu gün ülkenin düştüğü açmazdan kurtulabilmesi için Köy Enstitülerini yeniden kuracak iktidarı kurmak gerekiyor.21 Köy enstitüsü hala duruyor, yerlerine üniversite açmak gerekiyor.”
“Tevfik İleri Samsun kahvelerinde halktan beni hapisten kurtarmak için oy istemişti. İkiyüzlü, sekiz yüzlü politikacıları tanımanız için anlatıyorum bunları. Seçilince tam aksi yönde kararlar aldılar. Köy Enstitüsü düşmanlığı yaptılar. Akla hayale gelmedik suçlamalarla beyin yıkadılar. Köy çocuklarının Anadolu’ya aydınlık taşımasından korktular.”
Mustafa Gazalcı: “Katılımdan duyduğum memnuniyeti belirterek konuşmama başlıyorum. Katılanlara teşekkür ederim.17 nisan bayramına yakıştı.17 Nisan Köy enstitüleri bayramıdır.Bu gün Etimesgut’ta bu bayram kutlanıyor.M.Makal başlangıçta temeli güzel attı.Bu gün ondan yine bir şeyler öğrendim.Makal konuşunca Anadolu konuşuyor…21 Köy Enstitüsü Türkiye’yi kucaklıyor. Her tarafta bir güneş var. Köy Enstitüleri yerinin büyük bir bölümünü gördüm. 70 Yıl önce dikilen ağaçlar büyümüş, binalar harap vaziyette.. .Köy Enstitülerinin yerlerini bizzat Tonguç inceleyip seçmiş. Bu yerler tam üniversite kurmaya müsait…”
“Köy Enstitüleri nasıl bir okul ki 70 yıl sonra bile bu okulları kutluyoruz. Yurdun çeşitli yerlerinde nisan gelince bayram gibi enstitüler konuşulup, kutlanıyor. İki gün önce Kastamonu’daydım.21 oturumluk bir bilgi şöleni yapılmış. Her Köy Enstitüsü ve Müdürü adına düzenlenen oturumlarda Köy Enstitüleri konuşulmuş. Bu yıl 7/8 üniversitede Köy Enstitüleri sempozyumu yapılıyor. Son yıllarda Köy Enstitülerine ilgi çok arttı. 70. yılda sevgi büyüyor. Nende diye düşününce bu okulların temelinin sağlam atıldığı ortaya çıkıyor. Okul yüzü görmemiş, öğretmen görmemiş köylere bu okullar el atmış. Mahmut Makal “Bizim Köy” diyinceye kadar köyler “suları duru vb. gezsen anadoluyu” diye sadece dekor olarak kullanılmış…”
“Bir düşünün, nüfusun %80’i köylerde yaşıyor. Gökte yıldız kadar köyümüz var ama kaderine terk edilmiş. Okuryazar yok. Askerden, gurbetten mektup gelse okuyacak kimse yok! Köy Enstitüleri bu gereksinimi karşılıyor. Köy çocukları Enstitülerde aydınlanıyor, meslek öğreniyor. Bu günkü gibi elemeye dayalı bir sistem değil. Herkes iş ve meslek sahibi oluyor.”
“Köy enstitülerinden önce Mustafa Necati’den de söz etmek gerekir. İlk kez 1925’te karma eğitime geçilmiş. 1926’da programlarda deney/gözlem uygulanıyor… Atatürk’ün dediği gibi ‘Bilgi söz olmaktan çıkmalı, işe yaramalı’ sözü ilk kez Köy Enstitülerinde gerçekleşti… Köylüler Kurtuluş Savaşı’na katılmış, savaşa katılmayanlar başlarında yönetici olmuş. Mustafa Necati arkadaşı Saffet Arıkan’a ‘Köy çocuklarını okutmalıyız.’ diyor. Bir düşünün nüfusu 200/400’den az 32 bin köy var…”
“Köy Enstitüleri ilkeleri hala yaşamaya devam ediyor. Enstitüler hayat okulları, üretim okulları, köye yabancı değil. Eğitim parasız ve herkese eşit olanaklar sağlıyor. Öğrenciler okullarını kendileri yapıyorlar. Üretime yönelik örnek çalışmaları var. Giderlerini ürettikleri ile karşılıyorlar.”
Necati TÜFEKCİ.
Not:Bu yazı 21 Nisan 2010'da MB'da yayımlanmıştır.