KÖY ENSTİTÜLÜLER...


Bu görseli, kitabımın kapağı olarak tasarladım.
Kitap çalışmamın son bölümüne geldim. Keşan'a Kepirtepe'lileri görmeye gittim. Süleyman Üstün'ü buldum. Aralarındaydı.
Süleyman Üstün işçilerin arasında olduğu kadar, öğretmenlerin arasında yaşıyor...Hala!
Şaşmadım elbette. Kesinlikle umduğum gibi. Türkiye, yurdum, umut ellerimizde.
Süleyman Üstün Kitabını dizgiye verdim.
Ama bir Ahmet Kaya Turan vardı ki bulmalıydım. Almanya'da olduğunu bildiğimden işçi olan bir arkadaşım Kenan Çalışkan aracılığı ile buldum. Kenan bir süre sonra, "arkadaşım, arkadaşın Türkiye'de" diye bilgilendirince, çok sevindim. Hemen görüşme şansımı zorladım veee ver elini Keşan.
 Bir akşam üstü vardığımda, iki delikanlı karşımdaydı. 1928'li Feyzullah Aktan ile 1934'lü Ahmet Kaya Turan. Balık-rakı ile açılış ve ne güzellikleri barındıran o akşam... Yarının programı ile bilmem saatın kaçında iyi geceler dedik.
 Ahmet Kaya Turan - karanlıkta bir mum gibi
Ahmet Kaya Turan, kaya gibi, sağlam. Yaş gereği diyor, sağlıkta teklemeler var. Ama beyni tıkır tıkır çalışıyor. Bu portresini çektiğimde "böyle bir fotografım hiç olmamıştı" diyor. Oysa elinde hiç bir fotografı yok. Hayat öyle fırlatmış ki ordan oraya, yurdu yetmemiş Alamanyalara uçurmuş da fotografları saklayamamış bile. Ben çektim. Artık kaybolmayacak bir çok fotografı oldu. Buraya alıyorum bazılarını.
 Keşan Halk Pazarı kuruluydu, gezelim elbette. Bir özelliği kalmış mı diye aradık. Yazık, bulamadık. Köylünün elinde üretim kalmamış. Bildik şeyler sebze, yumurta falan var.
Gençlerin derdi limon satmak değil. Belli ki yaşamın sıkıntıları onları başka alanlardan söz ettiriyor. Keyifli bir sabah...
 El sanatlarından bir el işi gördük. Bir ana kız üretiyor. Trabzon HASIR BİLEZİK buraya gelmiş, yaşıyor. Bir tane sipariş verdim. Tabi bir çok elemanı gene sanayi ürünü. Haliyle çok tadı yok. İşte halktan kalan bir de biber. Güzel fotograf oldu.
Sıra Öğretmenler Derneklerinde. Kepirtepe'li Süleyman Üstün dostları buradadır. Bakalım. Dernekte çay içtik. Beğenmedik. Çünkü çay memleketindeniz. Artık üretmediğimiz çayın kalitesini, demlendiği saatini bilebilecek kadar. Derneğin tuvaletine gittik, olamaz. Dahasını yazmayayım. Öğretmen bu durumdaysa, varın gerisini siz düşünün. Hemen başladık Kepirtepe Köy Enstitüsü çıkışlılarla görüşmeye. Dernek henüz kalabalık değildi. Ses kayıt makinemizi hemen kullanmaya başladık.
 
Keşan Öğretmenler Derneği-
Soldan: Ahmet Kaya Turan, Feyzullah Aktan, Ali Gülen, Salih Öztürk
 Bir arada olmanın keyfi de zorlukları da var. Şu yaşananlara bakın. Güzel dünyamızda, ne çirkinlikler gördü insanlık. Hele yurdumuzun üzerinde oynanan oyunlar. Gene de köy Enstitüsü hala güzel, insanca özellikleriyle anılıyor. Demokrat Parti'nin uydurmalarından, avlama yöntemlerinden söz etmeye gerek yok. Çünkü; 2015 Türkiye'sinde yaşadıklarımızla neredeyse aynı.
Söyleşimizi bitirince arabasıyla bizi Enez' götürdü, Feyzullah Aktan
 Burası Enez Kalesi. Enez'de öğretmen olarak çalışmış, Ahmet Kaya Turan. Buradan Hakkari'ye sürülüşü. Yazdığı BAĞIMSIZ TÜRKİYE  adlı kitabı nedeniyle, taaa Almanya'ya uzanan serüven.Tabi söylemeliydik: Ahmet K. Turan KEPİRTEPE KÖY ENSTİTÜSÜ çıkışlı. Süleyman Üstün ile okul arkadaşı. Sonrasında öğretmen arkadaşı. Sonrasında TÜRKİYE ÖĞRETMENLER SENDİKASI (TÖS) arkadaşı. Sonrasında Alamanya arkadaşı. Hey beee!
Süleyman üstün'ün kitabında bu bilgileri bulacağınızdan kısa geçiyorum.
Feyzullah Aktan, Enez Kalesi girişinde
Bu bölge tarihsel  sıkıntıları hep yaşamış. Savaşlar yıkım demektir. Bu kale aynı süreçlerden geçmiş. Yeni onarılıyor.
Buradan ayrılıyoruz. Erikli üzerinden döneceğiz. Ama önce Ahmet Kaya Turan bizi anılarına götürüyor. 
 Çalıştığı okul: Vakıf Köyü Okulu. Burada evlenmiş. Buradaki üç katlı evinin planlarını bile kendisi çizmiş. 
Aynı köyde kendi mezarını yaptıran insan. Niye mi? Dünya ile barışık biri. Oğlunu, Ümit Kaya'sını şaşılası  bir trafik kazasında kaybeden baba, O'nunla yan yana yatabilmek için, yanına kendi mezarını da yaptırıyor. Çok insanca, duyarlı bir davranış.
 İlginç bir mezar taşı. İnsan yaratıcılığının sonu yok işte.
Bu köyün insanları gibi ağaçları da kaya kadar sert görünümlü. Yaşam kavgası bu diye düşünüyoruz. Şu gövdenin öyküsü anlatılsa, neler çıkar kim bilir bu sertlikten!
Kendi adını verdiği çeşmesini de yaptırıp, köy mezarlığına HAYRAT etmiş, Ahmet Kaya Turan. Sırada  ne var diye sorduk. Gözleri pırıl pırıl, düşünmekte. Sürprizler var yani.
Buralara çok yağmur yağmış. Taşkınlar, seller...Yollar çamur olunca Feyzullah Aktan arabada kaldı. 
Feyzullah Aktan
İlk gülerek fotografını çekiyorum severek. Söylediğine göre, hiç gülen fotografı yokmuş. Bunca sıkıntılı yaşamda gülmek elbette zor. Bu yüz, bu kafa, bu yürek yaşadığı ağır koşulları, DOMUZ DOLABI adlı kitabında anlatıyor. Demokrat Parti yönetime geldiğinde yalan dolanla, polis zoruyla, ajan provakatörlerle o günleri nasıl zindan etmiş köy enstitüsü çıkışlı gençlere. KEPİRTEPE KÖY ENSTİTÜSÜ de içinde olmak üzere, tüm Köy Enstitülerini kapatmak için, ne senaryolar. 
Tabi okulu terketmeye karar verip, gazeteciliği meslek edinmek...Tam tamına 53 yıl, yerel bir gazete yaşatılıyor. Bu nasıl bir meslek aşkı!
 Önder Gazetesi'nin ilk ve son sayısı. 
Şimdi gazeticilik fakultesi mezunu iki yeni yürek; gelini ve oğlu yürütse de gazeteciliği; son gözden geçirme gene bu delikanlının. Dileriz daha çok görür yeni sayılarını.
 Erikli'den geçtik. Kış mevsiminde doğal körlük içinde oluyoruz. Yani bu yazlık alanlar terkediliyor. Haliyle çirkin, bakımsız olabiliyor bu tip yöreler. Belediyeler de uzak kalıyor hizmetlerden. Enez ve Erikli sahilinde dikkatimizi çeken en önemlisi çöp sorunuydu. Bu ne kadar naylon, kağıt, eşya parçaları. Lodos vurgunu da yardım etmiş. Çekebileceğimiz bir doğal güzellik olmadı. Erikli'den çıkışta bir akşam görünümünü Yunanistan üzerinde yakaladık. Hani şu son seçimde, birleşerek yönetimi alacak gücü oluşturan, solu birleşebilen Yunanistan.
 Süleyman Üstün'ün deyişi ile "GÜNEŞ RAKI BURCUNA GİRDİ" Ahmet öğretmen dostlarıyla buluştu. Bizi de götürdü o güzel insan Olcay'ın yerine. Çok sevdiği Atatürk'ü ile kadeh tokuşturdu. Güler yürekli insanlar ve böyle akşamlar hiç eksilmesin dedirten bir yer. Sağ olun beh!
Olcay ve iş arkadaşı.
 
Akşamcılar YARASIN! ("yarasın" sözü Süleyman Üstün'den)
Kahvehane sakinlerine de merhaba !
Ayrılıyoruz bu gün. Ahmet Kaya Turan'ın yaşadığı mahallede bir kahve. Burada da insanlar gülyüzlü. Ne güzel. Trakya bu nedenle sağ partilere yüz vermiyor demek ki.
Sonuna geldik yazımızın. Ancak bir fotograf daha vereceğiz. Alttaki fotografta gördüğünüz melez bir soba. Bu bir buluş özelliği taşıyor. Ama sanayi yöneticileri böyle bir olumlu gelişmeye vatan ve üretim alanı olacak ARGE kurmazlar. İlgileri de yoktur. Kısa yoldan, çok kazanmak ana ilkeleri. Hele bir de sendikasız, korunmasız işçi kitlesi harika bir sömürü alanı. MİSS. Hani paket yasalar çıkıyor ya! Neyse.
Karadeniz'de bunun farklı bir türüne GUZİNE denmekte. 
 Otobüs saatim geldi, İstanbul'a dönüyorum. O iki delikanlı, çok rica ettiysem de beni servis arabasının kapısına kadar gelip uğurladılar. 
İstanbul'a da bekleriz. Öpüyorum tümünüzü. Saygılar.

KAYNAK