REVİR...

REVİR...
(Gölköy Köy Enstitüsü)
Hamam yeterli değildi. Kışın boruların donması da engel oluşturuyordu. Sınıfça Gölköy Köyüne harnama giderdik. Sıra, iki haftada bir gelirdi. Kimi arkadaşlarımız kışın buzu kırarak çevre gölcüklerde ve Daday Çayı'nda yıkanırrlar: durumu bilen yöneticiler ikide bir bizi uyarırdı. İ Safa Güner, "yavrularım, eğer bu soğukta dışarda yıkanırsanız, kazık gibi donabilirsiniz!" der ve eklerdi: "Eğer yıkananı görürsern, okuldan kovarım!"
Bir gün iki arkadaş yine çay'a gidip yıkanır.
Soğuk sıfırın altında 15-20 derece... Kar diz boyu. Ama su sımsıcak (onlara öyle gelir)! Dönüşlerinde İ S Güner görür bunları ve izler. Son sınıfftaki nöbetçilerden birini 2 No'ya yollayarak, içeri son giren iki öğrenciyi bulup getirmesini ister. ''Arkadaşım, sen bilirsin, bizi kovar, görmedim de!" diye yalvarırlar nöbetçiye.. O da müdüre "görmedim" der. Kahvaltıdan sonraki günlük toplantıda müdür konuyu ortaya atar ve "bu iki öğrenci üç adım ileri çıksın!" der. Salih'le Mehmet biribirlerini dürterler. Ortaya çıkmazlarsa, müdürün kendilerini bulacağını ve okuldan kovulacaklarını düşünürler...Sonunda çıkarlar ortaya. İ Safa Güner: "Ulan eşek herifler, ben size kaç defa söyledim! Niye gittiniz?" Bizimkilerde "çıt" yok. Okul doktoruna seslenir müdür: "- Eğer bunlar hasta olursa, revire almayacaksın!" Gerçekten Salih'le Mehmet akşama doğru titremeye başlarlar ve revire başvururlar. Alınmazlar önce. Sonra alınırlar ve bir hafta hasta yatarlar.''