KAYNAK:KOPYA
Ben hiç derse çalışmazd ı m. Öğretmenin anlatmas ı yeterliydi.
Ezbere dayanankimidersleride kopya ile ba şarı rd ı m!
Bir derste de s ı nı fça kopya çektik:
Son sı nı ftay ı z (1952). Dersimiz askerlik. 60-70 sayfal ı k
kitab ı n ezberlenmesi gerekiyordu. Ertesi 'gün s ı nav vard ı .
Hayri Güzelayd ı n şöyle bir öneri att ı ortaya:
''- soru yazal ım, 'bunu sordun!' deriz. Ak şamdan yazarı
z!"
Tartış tı k. olur mu, olurdu. Ak şamı n son serbest okuma
saatinde kararla ştı rdığı mı z üç sorudan ikisi ş uydu (son soruyu
an ı msayamad ı m):
1- Harpte haber alma.
2- Bazuka'n ın resmi.
• Kapı y ı kilitleyip bu sorular ı n yan ı tları n ı yazd ı k. Ertesi
günü askerlik öğretmeni yazı lı ya ba şlad ı . 1. soru, Olduğ u gibi
bizim soruydu: "Harpte haber alma." S ı ra 2. soruya gelince,
"Soğutuc ıı " ad ı nı taktığımı z Abidin, "efendim, 'bazuka 'y ı
sorun!" dedi. Öğretmen de, "olsun!" diyerek, tal ı taya bazukan
ı n resmini çizdi, bizim de çizmemizi istedi (biz. ak şamBen,
üç şeyle övünmesini isterim Türkiye'nin: Atatürk'
ün gerçekle ş tirdi ği kendine dönüş ve ba ğı msı zl ı k politikas ı ,
Hakk ı Tonguç'un gerçekle ş tirdi ği demokratik e ğ itim ve Naz ı m
Hikmet'in getirdi ği insancı l, ulusal ş iir...
Yaşar Kemal, Haftaya Bak ış Dergisi, 22 Mart 1987 ,
66 SON KÖY ENSTiTÜLe
dan cetvelle çizmi ştik). Son soru bizimkine uymad ı . Yan ı tları
yazmaya ba ş lad ı k. Dersin bitimine yak ı n, yazd ı kları mı zı
saklayarak. ak şamdan yazd ı klarııııı zı sı raları mı zı n içinden
ç ı kard ı k ve verdik.
Ama öğretmen durumu anlad ı mı ne, küğı tları okumad ı :
" İki ay sonra siz de ö ğretmen olacaks ı nı z!" diyerek, küğı tları
sı n ı f ba şkan ı na verdi!
elkemizde demokratik e ğ itim, e ğ itimin demokratikle ş mesi,
kendi kendini yönetme, demokratik uygulaman ı n bir arac ı olarak
ö ğ renci kollar ı konuları üzerinde çok ş eyler söylenmi ş - ve
yaz ı lmış t ı r. Bunları n, as ı l amac ı na uygun bir biçimde uygulamaya
konuldu ğu ve bunlara iş lerlik kazand ı rı ldığı yaln ı z köy enstitülerinde
görülmü ş tür. Bu kurumlarda okulun çal ış ma ve i ş le - yiş inde görev alan yönetici, ö ğretmen ve ö ğrencilerin, görev
sürelerinin bitiminde, haftasonu toplant ı ları nda görev süresince
yapt ı klar ı i ş ler. ortaya ç ı kan aksakl ı klar ve ald ı kları önlemler
konusunda hesap vermeleri gelenek haline gelmi ş tir. Görülen
kusur ve aksakl ı klar sorumlusunun, yönetici ve ö ğretmen olmas
ı na bak ı lmaks ı z ı n ac ı mas ı zca eleş tirilir. Demokratik e ğ itim
için yapayl ı ktan uzak ve bundan daha uygun bir ortam dü ş ü
nülemez. Bn okullardan mezun olanlar ı n aldı kları eğ itim gere ği
edindikleri demokratik tutumlar ı n ı meslek yaşamları nda da sürdürmeleri.
neyaz ı k ki, bu öğretmenler hakk ı nda baş latı lan
haks ı z karalama kampanyalar ı nda malzeme olarak kullaml-
. mış t ı r.
İ hsan fiğ ü ş
Kurulu ş unun 50. Y ı l ı nda Köy Enstitüleri,
Eğ it-Drr Yay ı nları , 1990, sayfa 149
Bir kopya da okulu bitirme sı navları ndan:
Türkçe kompozisyon' s ı navı olacak. Sorular kurulca ak-
şamdan hazı rlan ı yor. Sirı oplu güreş çi Gazi Türk, bizden çok
önce okula ba ş laması na kar şı n, her nası lsa bizimle de s ı nava
girdi. Son hakk ı ymış .
Gazi Türk gündüzden 3 No'lu yönetim yap ısı n ı n tavan
arası na ç ı kmış . Akşam, müdür odası nı n üzerinden, ertesi
günkü soruları öğrenmi ş , mum ışığı yla kâğıda da geçirmi ş :
1- Namı k Kemâl'in hayatı ve edebi şahsiyeti.
2- Öğretmen olarak gitti ğiniz köyde ilk konu şmay ı
yazı n.
67 SON KÖY ENSTİ TOLO
Hepimize ula ş niad ı bu sorular ama; 13urbanettin Canatan.
bir gün önceki dersinde "yar ı n öğretmen olacaks ı n ı z., gitti ğiniz
köyde okulu açarken bir konu şma yapı n!" diyerek dolaylı
yoldan bize sorunun birini söylemi şti.
Ama Gazi Türk'le Cevriye, sabaha dek bu sorulara çal ış -
nu şlar. yine de s ı navda ba şarı l ı olamad ı lar!
KAVGA VE DÖVOŞ LER
Son sı n ı flara doğru azalmakla beraber, snuflarmuzda
. kavga ve dövü ş edenler hep oldu. Kavgalar ki şisel anla şmaz
l ı klardan ç ı kar; yan tutanlar da bulunurdu.
İ Safa Güner an ı ları nda, b ı çak ve tabanca ta şı yan öğrenci- , ğ una değinir. !erin de bulundu
Bı çak ve tabanca, yönetmelik gere ğince okulda bulundurulması
yasak ş eylerdendir. Aramadan, taramadan, ı k ı n ı p sı k ı lmadan
salt bir istek üzerine bana teslim edilen bu yasak e ş yan ı n
manzaras ı ş imdi gözümün önünde sanki... Tabanca birkaç taneydi
ama b ı çak ve kama bir şeker sand ığı n ı n yarı sı n ı aş m ış tı .
Onları muhafaza ettim, söz verdi ğim gibi de, ilk s ı la izinine giderken
verdim, evlerine götürdüler.
İ Safa Güner, Köy Enstitüleri Hat ı ralar ı ,
Kendi Yay ı n ı , 1963, savfal23
Okula yeni girdiğimiz yı ld ı . 1-E sı n ı fı nda kavga ç ı kmış :
Ayancı kh Mehmet Yı ldı z, soban ı n ba şı nda oturuyormu ş .
1-F sunfı ndan Çank ı rı lı Recep Onbir s ı n ı fa girmi ş ve her
nası lsa Mehmet Yı ld ı z'a çarpmış . Tartışma kavgaya dönü şünce
Mehmet Y ı ld ı z, Recep Onbir'in kafas ı nı odunla yarnu ş .
Durumu öğ renen Çank ı nhlar 1-E snufma ko ş u şmu şlar.
Mehmet Y ı ldı z, pencereden atlayarak kaçmaya ba şlamış .
Çank ı nhlar da pe şinden... Bu arada Sinoplular da toparlannu
şlar. Onlar da Çankmhlarm pe şine!
Ko ş u yar ı m saat kadar, sürmü ş . Sonunda Mehmet Y ı ld ı z,
1 No'lu yönetim yap ı sı na sığmmış . Ötekiler de pe şinden!
Müdür, Yard ı mc ı sı Hüsnü Taner, a şağıya inip hepsini k ı st ı rı -
vermi ş . Kalabal ığı n çoğunluğu "seyirci" oldukları n ı söylemi ş
ama, bo şuna.
68 SON KOY ENSTİ TÜLÜ
Hüsnü Taner, öğ rencileri yukar ı ya ç ı karı r, birer birer
odası na alarak "e şek sudan gelene dek" odunla döver.Hepsinin
gözlerinde k ı vı lcı mlar çakar. Ö ğrenciler yine de odun yemekle
kald ı klarııı a " şükür" ederler. İşin içinde okuldan kovulmak
da vard ı r. •
Olaydan sonra, kafas ı na odun indirilen Recep Onbirein
soyad ı "Oniki"ye dtiniişür(*)! •
Aradan y ı llar geçip de Tonguç İ lkö ğ retim Genel Müdürlü-
ğ ünden ayrı ld ı ktan sonra, bu genelgeyle ilgili olarak hakk ı nda
soruş turma aç ı l ı r. Ozellikle de 'ö ğ rencilere dayak ve hakaret
yasakt ı r' sözü üzerinde durulur ve bununla neyi sa ğ lamak
sorulur. Neden bun ıt bir de ö ğ rencilerin cep defterlerine
yazd ı rmış rm ş ? Rahmetli, insana sayg ı yı bile bizim eski kafal ı
sözde e ğ itimcilerin ka ğı t üstünden indiremediklerini söyler ve
sorgulayan müfetti ş (' verdi ğ i tek ctimleyie kar şı l ığı yinelerdi:
'Bugün de yetkin] olsa, yaln ı z köy enstitüleri için de ğ il, bütün
ö ğretim kurumlar ı için ayn ı emri verirdim. Ş unu da eklerdim:
Dayak atan ö ğ retmene ö ğrenci de dayak atabilir!'
Mahmut Makal, Köy Enstitüleri xt. otesi,
Ça ğ da ş Yay ı nlar ı , 1979, sayfa 59
*
INÖNÜ GÖLKÖY'DE 1946'ya dek her yaz birkaç enstitü gören Inönü, 1946' dan sonra hiçbir enstitüye u ğramamış tı . 1946'da ba şlayan özgürle şme süreciyle beraber köy enstitüleri gözden dü şmüş : CHP bu kurumları savunamaz olmu ştu. Inönü, ya şamı nda son kez olarak bir enstitü görecekti. Ilk enstitüyü de (eğitmen kursu) Gölköy'de görmü ştü. Inönü Kastamonu'ya gelmi şti. I Safa Güner, Inönü'nün enstitüye de uğrayacağını akşamdan öğrendi. 19 Nisan 1949 günü co şkuyla beklemeye ba şlad ı k. Öğleye doğru bir araba dizisinin, arkası nda toz bulutuyla Şekerköprü'ye doğru indiği haberi geldi. Zil çald ı (kampana kaldı rı lmış tı ). Beklenen an gelmi ş ti. Okuldan Şekerköprü' ye doğru düzenli olarak dizildik. Bekleyi şimiz uzun sürdü. Şekerköprü'den, okulun kamyonlar ı yla kum çeken öğrencilerden birkaç ı soluk soluğa geldiler. Inönü onlar ı , kamyona kum doldururken (öğrenci oldukları nı ) anlamış ve arabası nı durdurup çağı rmış . "Devrekâni'ye gidiyorum, müdürünüze söyleyin, dönü şte uğrayacağım" demi ş . Bu kez Devreküni yolunu gözlemeye "ba şladı k. Iki saat kadar sonra sı rtlarda arabalar göründü. Zil çald ı ve yine coş- kuyla dizildik yola. Arabalar enstitüye girince, İ nönünün içinde bulunduğu araba yava şladı . "Nası lsını z çocuklar!" diyordu Inönü. Biz de "sağol!" kar şı lığın ı veriyorduk. Önce enstitü içinde bir gezi yapt ı lar. Sonra da 3 No'lu yönetim yapısı nı n balkonuna ç ı ktı lar. Bizler a şağıdaydık. Parkı mı z yeni yapı lıyordu. Balkondan bizlere seslenmesini SON KÖY ENST İ TÜLÜ 61 ... Dersimiz bitmiş , okul akşam paydosuna geçmi şti. Nö- betçi baş kanı gözcü koyup gözetletiyormu ş . Toplantı zili çaldı . Uzun provalarla alışı lmış kadar çabuk ve düzenli bir ş ekilde toplanı ldı . Giriş yolu boyunca dizildik. Çok geçmedi, konvoy bize yöneldi. Inönü'yü sevinç ve ümit dalgalar ı içinde bir coş- kunlukla karşı ladı k. ö ğretmenlerin birer birer ellerini s ı ktı . Herkesin hat ı rı nı sordu. Inönü, enstitü örgütünü iyi bilir. Derslikleri, işlikleri, yatakhaneleri, resim ve müzik salonlar ı n ı , labaratuvan, yemekhane, mutfak ve bahçeyi gezdik. Hep soruyordu, "demir işli ğiniz nerede? Marangozluk çal ışmalanniz ı nası l yapı yorsunuz? Dokumac ı l ı k yok mu? Anlamla kaç tane? Ne çe- ş it a ğaçlann ı z var?.." Ismail Safa Güner, Köy Enstitüleri Hatıralan, Kendi Yay ını , 1963, sayfa 140 bekledik. Orada durrnayarak a şağı ya indiler. Bunda güvenlik önlemi ya da soğuğun etkisi olabilir. Yapı n ı n giri ş kapı sı na yakı n bir yere kuruldu masa. Bizler, Inönü'nün masas ı nı biraz geriden 180 derece çevreledik. Öğrenciler ad ı na son sı nı ftan Hidayet Yı lmaz bir konu ş- ma yaptı . Sevim de "Bir dağ başısı n, ak saçı n aln ı nda bulutlar!" diye ba şlayan, Orhan Seyfi Orhon'un " İ nönü': şiirini okudu. Sonra İ nönü, İ Safa Güner'e sorular sormaya ba şladı . Biz de duyuyoruz. Inönü sa ğır olduğu için duyuyoruz. İ Safa Güner bu durumu biliyor olmalı ki, sesini yükselterek yan ı tlı yor soruları . Ya da bize de duyurulmak isteniyor. Ard ı ndan ulusal oyunlar oynand ı . Bu sı rada İ nönü, an ı defterine bir şeyler yazı yor. Sonra yazd ı kları n ı bir öğrenciye okutuyor (bu yazı y ı Hafı za Atabek, bir ay süreyle derslerimizde i şleyecektir). Mezunlar ı görüp görrnedi ğimi, onlarla ba ğı ntı kurup kurmadığı mı sordu ğu zaman hayli bocalad ı m. "Mezunları mı zla aramı - za karaçal ı lar girdi" diyemedim. Ama duraklamamdan çok şeyler anlamış tı . Artı k gidecekti. "Görmeye ihtiyac ı m vardı . (izlemiş tim, sı hhatli ve neş elisiniz, sevindim. Yaln ı z, köylere yolladığm çocuklan yaln ı z bı rakma, git, onlara da git!" I Safa Güner, Köy Enstitüleri Hat ı raları , İ Safa Güner, Köy Enstitüleri Hat ı raları , Kendi Yay ı nı , 1963, sayfa 139 62 SON KÖY ENSTİ TÜLÜ Köy enstitülerinin kurulu ş yı ldönümünü Kastamonu Enstitüsünde kutlamakla bahtiyar oldum. Cumhuriyetin en k ı ymetli eserlerinden biri olan bu müessesede, köy enstitülerine memleketin ba ğlamış oldu ğu büyük ümitleri bir daha belirtmek isterim. Köylerimizde ilkö ğ retimi büyük bir milli vazife olarak üzerine alacak ö ğretmenleri az zamanda ve geni ş sayı da yeti ş tirecek bir feyiz oca ğı olarak bu enstitüler kurulmu ş tur. Bunlar ı n kurueuları , içinde çal ış an ö ğretmen ve idarecileri ve bu enstitülere - ö ğ- renci olarak yaz ı lan köylü çocuklar ı mı z, büyük bir milli davan ı n vatansever, fedakâr yolcular ı olarak hizmete girmi ş lerdir. Ş imdiye kadar olan tecrübelerimizde bu müesseseler her gün bir derece daha tekâmül ederek k ı ymetlerini.art ı rmış lardı r. Bu müesseselerden yeti ş en genç ö ğretmenler ve sa ğl ı k memurlar ı aldı kları vazifede her sene bir derece daha ilerleyerek hizmet i ııı kânları n ı Devletin ald ığı tedbirlere göre köy enstitülerinde yeti ş en ö ğ retmenler, köylerde ilkö ğ retimin geni ş ve temel kadrosunu te ş kil edeceklerdir. Kendilerini büyük vatan hizmeti bekliyor. Memleket onlar ı yeti ş tirmek için mütemadiyen himayesini, dikkat ve yard ı mı n ı artı rı yor. Köy enstitülerinde çalış an, köy enstitülerinden mezun olan vatanda ş lar ı ma yü- rekten sevgilerimi ve tebriklerimi bildirir ve gözümüzde çok kı ymetli olan yüksek vazifelerinde muvaffak olmalar ı n ı yürekten dilerim. Bu duyguları m, köy enstitülerinin y ı ldönümünü bütün mensupları na ve mezunlar ı na tebrikimin ifadesi ve seyahatin esnası nda ald ığı m tebrik ve muhabbet telgraflar ı n ı n cevab ı d ı r. İ smet İ nönü Kaynak: I Safa Güner, Köy Enstütüleri Hat ı raları , Kendi Yay ı n ı , 1963, sayfa 139 Inönü daha sonra ayağa kalkarak, Ya şar Şim şek'in an ımsayabildiği durumuyla ş u konuşmay ı yapı yor: "Sevgili öğretmen adaylar ı , Öğretmen olarak tayin edildi ğiniz zaman, gideceğiniz belde insanları ve küçük çocukları mı z sizlerin götürece ğiniz ilim ve irfandan feyz alacaklard ı r. Ülke genelinde görev yapaca ğın ı z en ücra köylerimize kadar giderek yapaca ğını z görevinizin önemi çok büyüktür. Bu çok önemli görevinizi ba şarı ile yerine getirece ğinize inanı yoruz. Bunun için, burada iken daha iyi çal ışı nı z, görev için gideceğiniz köylerimize daha iyi haz ı rlı klı gidiniz. Hepinize sağlık ve ba şarı lar dileyerek gözlerinizden öperim." SON KOY ENSTİ TÜLÜ 63 -Ayrı lı rken, ana yola inen basamaklarda foto ğraf çektiriyoruz. Arabas ıııı n arkası ndan yüzlerce m ko şuyoruz(*). CHP içindeki ilerici güçler, 1935'le 1946 aras ı nda (sava ş koş ullar ı ndan da yararlanarak) yönetimde e ğitim, ağı rl ı kl ı bir uygulamaya ğeçebilmi ş lerdir. Bu k ı sa uygulama, Ismail Hakk ı Tonguç'un Ilköğretim Genel Müdürlüğü yaptığı dönemdir. O zamana dek al ışı lmamış bir tutumla Ismail Hakk ı Tonguç, "kan ı m ı z ı ve iliklerimizi köyün içine ak ı tmad ı kça, k ı rk bin kö- yün kenar ı na münevver insan ı n mezar ta şı dikilmedikçe" köyün kalk ı namayaca ğı n ı dile getirmi ş , eline geçen on değerli y ı l ı iyi değerlendirerek, dünya eğ itim tarihinde büyük yank ı lar uyand ı - ran köy enstitüleri uygulamas ı n ı ba ş latm ışt ı r. Içinden ç ı kt ığı köyün yoksul çocuklar ı okutulacak, köy içinden canland ı r ı lacakt ı r. On be ş y ı lda yurtta okulsuz köy kalmayacakt ı r. Salim Yı lmaz Abana Gazetesi, Ocak 1990 .... SPOR Boş zamanları nı n] çoğunu sporla değerlendirir; ö ğle ve ak şam dinlencelerinde spor alan ı ndan ç ıkmazd ım. Son sı nı ftaki okul futbol tak ımımı z ı n oyuncuları (1951-52): Soldan sağa ayaktakiler: Hasan, Lütfi, Halil, Hayati, Ahmet Ba ğrıaç ı k (öğr.), Sadettin, Murat ve Cevat. Oturanlar: Nihat, Bahri ve Nihat. *) 1951'de okula Celal Bayar da geldi. Kendisine, 3 No'lu yönetim yap ı s ı n ı n müdür evine bakan kö şesinde bisküvi, ayran, ve çay sunuldu. Bayar yaln ı zca çay içti. Bozuk oldu ğu söylenen ellerini göstermemek için beyaz eldivenler giymi ş ti. Önüne an ı defterini uzatt ı lar, bir tek sözcük yazmad ı . Kar şı sayfada İ nönü'nün yazd ı klar ı vard ı . Bo ş sayfay ı yaln ı zca imzalad ı , "buras ı enstitüden dönme mektep mi?" diye sordu. Üzüldük. Kimi arkada ş lar ı m ı z hoş nutsuzluk belirtileri gösterdiler. 64 SON KÖY ENSTİ TÜLÜ Sı nı flar arası nda yap ı lan voleybol, futbol kar şı la şmaları çok ilgi çekerdi(*). Bizim zaman ı mada enstitüler aras ı spor karşı la şmaları hiç yap ı lmad ı . Arada Kastamonu Lisesi ve Sanat Okuluyla kar şı la şı rd ı k. İki yı l süreyle (4 ve 5. s ı nı fta) futbol tak ımı kaptamyd ı m. Spor odası ndan ben sorumluydum (anahtar ı bendeydi). Kışın kayak da kayard ı k. Güreşte bir Gazi'miz vard ı , herkesi yenerdi. Kimi kez çevre köylerde de güre şir; kuzuyla, danayla dönerdi. ... 'Köy enstitülerinin bütün günah ı n ı omuzları ma al ı yorum. Sevabı baş kaları n ı n olsun. O kurumları n günah' bile bana yeter!' Mahkemedeydim, gözya ş ları mı tutamamış t ı m. Köy enstitülerini böylesine benimsemi ş ti. Zati, ba ş ka türlü çal ış t ı rı lamazd ı köy enstitüleri. öyle bir hava içine sokulMu ş tu ülke. Ayd ı nlar ı n umurunda de ğildi köy, köylü. Herkes kendi gemisini yüzdürmeye bak ı yordu. Nitekim, eninde sonunda y ı kt ı lar köy enstitülerini. Daha çok Hasan Ali Yücellerin bulunmamas ı yüzünden oldu bu iş . De ğ ilse, yı kı lacak kurumlar de ğ ildi. Türk köylüsü on be ş yirmi yı l içinde okutulup uyand ı rı lacakt ı . Çal ışması , yaşamas ı de ği ş tirilecekti. Atatürk'ün istedi ğ i uygar Türkiye, en k ı sa zamanda, en ileri şekliyle yarat ı lacaktı . Olmadı . Agalar ı n, imamları n, politika tüccarlar ı n ı n i ş ine gelmedi bu gidi ş . Köy enstitüsü ve Hasan• Ali Yücel düş manl ığı buradan do ğ du. Çok partili -hayata geçilmi ş ti. Sözüm ona, büyük y ığı nlara ho ş görünmek için, kendi partisi ve hükümeti bile yaln ı z bı rakt ı onu. Hasan Ali, tek ba şı na bütün 'c ı lk .aydı nlarla ve gerici kuvvetlerle çarpışmak zorunda kald ı . Yendi mi? Yenemedi elbet. Derin yaralar ald ı . Huzursuz oldu. Ne suçlamalara. neküfürlere gö ğüs germek zorunda kald ı , kim bilir?.. Ama ş ansl ı adamd ı , yaşad ı . Yazd ı , söyledi. Olmeden önce de ğerinin anla şı ldığı n ı , eserinin savunuldugunu, dü ş manları n ı n yere serildi ğini gördü. Tı pk ı Hakkı Tonguç gibi mutlu gitti bu dünyadan. Bir insan için bundan güzel ne olabilir? Talip Apayd ı n, Köy Enstitüleri Y ı lları , Cem Yay ı nevi, 1978, sayfa 215 *) 2. s ı n ıftayd ı k. Son s ı n ı flardan Sar ı Salih ("Ba ş çavu ş Salih" de denirdi) çok iyi voleybol oynard ı . İ ki y ı l s ı n ı fta m ı kalmış t ı ne, okuldan ç ı kar ı l ı yordu. Biz, 6 No'lu yap ı n ı n arkas ı ndaki alanda valeybol oynuyorduk. Ba ş çavu ş Salih, elinde bavuluyla oyun alan ı na girdi: "- Ağan ı n, bir küt daha inip de gidelim!" diyerek, bavulunu alan kenar ı na b ı rakt ı . Son kez bir "küt" daha inmeden okuldan ayr ı lam ı yordu. SON KÖY ENST İ TULU 65 Gölde bir gün bir kad ı nca ğı z, çocuklara müdürü sorar. Park yapmakta. olan s ı n ı f i ş başı yapı yor. Büyük park ı n ortaları nday ı z. Baş ları nda Şaban Yı lmaz var. Çocuklar beni gösterdiler. Kad ı nca ğı z bir bana baktı , bir de çocuklara: - O ğul, deyiver bi yol, müdür ba ne yanda?" -- Gel!" dedim kad ı na, "söyle, müdür benim, ne istersin'?" Yarı nı sa ğa döndü, başı n ı çevirdi, .tirtüsünü yeniden çenesinin üzerinde toplad ı : "- Zevklenme o ğ ul!" dedi... 1 Safa Güner, Köy Enstitüleri Hat ı raları , Kendi Yay ı n ı , 1963, sayfa 145 KOPYA Ben hiç derse çalışmazd ı m. Öğretmenin anlatmas ı yeterliydi. Ezbere dayanankimidersleride kopya ile ba şarı rd ı m! Bir derste de s ı nı fça kopya çektik: Son sı nı ftay ı z (1952). Dersimiz askerlik. 60-70 sayfal ı k kitab ı n ezberlenmesi gerekiyordu. Ertesi 'gün s ı nav vard ı . Hayri Güzelayd ı n şöyle bir öneri att ı ortaya: ''- soru yazal ım, 'bunu sordun!' deriz. Ak şamdan yazarı z!" Tartış tı k. olur mu, olurdu. Ak şamı n son serbest okuma saatinde kararla ştı rdığı mı z üç sorudan ikisi ş uydu (son soruyu an ı msayamad ı m): 1- Harpte haber alma. 2- Bazuka'n ın resmi. • Kapı y ı kilitleyip bu sorular ı n yan ı tları n ı yazd ı k. Ertesi günü askerlik öğretmeni yazı lı ya ba şlad ı . 1. soru, Olduğ u gibi bizim soruydu: "Harpte haber alma." S ı ra 2. soruya gelince, "Soğutuc ıı " ad ı nı taktığımı z Abidin, "efendim, 'bazuka 'y ı sorun!" dedi. Öğretmen de, "olsun!" diyerek, tal ı taya bazukan ı n resmini çizdi, bizim de çizmemizi istedi (biz. ak şamBen, üç şeyle övünmesini isterim Türkiye'nin: Atatürk' ün gerçekle ş tirdi ği kendine dönüş ve ba ğı msı zl ı k politikas ı , Hakk ı Tonguç'un gerçekle ş tirdi ği demokratik e ğ itim ve Naz ı m Hikmet'in getirdi ği insancı l, ulusal ş iir... Yaşar Kemal, Haftaya Bak ış Dergisi, 22 Mart 1987 , 66 SON KÖY ENSTiTÜLe dan cetvelle çizmi ştik). Son soru bizimkine uymad ı . Yan ı tları yazmaya ba ş lad ı k. Dersin bitimine yak ı n, yazd ı kları mı zı saklayarak. ak şamdan yazd ı klarııııı zı sı raları mı zı n içinden ç ı kard ı k ve verdik. Ama öğretmen durumu anlad ı mı ne, küğı tları okumad ı : " İki ay sonra siz de ö ğretmen olacaks ı nı z!" diyerek, küğı tları sı n ı f ba şkan ı na verdi! elkemizde demokratik e ğ itim, e ğ itimin demokratikle ş mesi, kendi kendini yönetme, demokratik uygulaman ı n bir arac ı olarak ö ğ renci kollar ı konuları üzerinde çok ş eyler söylenmi ş - ve yaz ı lmış t ı r. Bunları n, as ı l amac ı na uygun bir biçimde uygulamaya konuldu ğu ve bunlara iş lerlik kazand ı rı ldığı yaln ı z köy enstitülerinde görülmü ş tür. Bu kurumlarda okulun çal ış ma ve i ş le - yiş inde görev alan yönetici, ö ğretmen ve ö ğrencilerin, görev sürelerinin bitiminde, haftasonu toplant ı ları nda görev süresince yapt ı klar ı i ş ler. ortaya ç ı kan aksakl ı klar ve ald ı kları önlemler konusunda hesap vermeleri gelenek haline gelmi ş tir. Görülen kusur ve aksakl ı klar sorumlusunun, yönetici ve ö ğretmen olmas ı na bak ı lmaks ı z ı n ac ı mas ı zca eleş tirilir. Demokratik e ğ itim için yapayl ı ktan uzak ve bundan daha uygun bir ortam dü ş ü nülemez. Bn okullardan mezun olanlar ı n aldı kları eğ itim gere ği edindikleri demokratik tutumlar ı n ı meslek yaşamları nda da sürdürmeleri. neyaz ı k ki, bu öğretmenler hakk ı nda baş latı lan haks ı z karalama kampanyalar ı nda malzeme olarak kullaml- . mış t ı r. İ hsan fiğ ü ş Kurulu ş unun 50. Y ı l ı nda Köy Enstitüleri, Eğ it-Drr Yay ı nları , 1990, sayfa 149 Bir kopya da okulu bitirme sı navları ndan: Türkçe kompozisyon' s ı navı olacak. Sorular kurulca ak- şamdan hazı rlan ı yor. Sirı oplu güreş çi Gazi Türk, bizden çok önce okula ba ş laması na kar şı n, her nası lsa bizimle de s ı nava girdi. Son hakk ı ymış . Gazi Türk gündüzden 3 No'lu yönetim yap ısı n ı n tavan arası na ç ı kmış . Akşam, müdür odası nı n üzerinden, ertesi günkü soruları öğrenmi ş , mum ışığı yla kâğıda da geçirmi ş : 1- Namı k Kemâl'in hayatı ve edebi şahsiyeti. 2- Öğretmen olarak gitti ğiniz köyde ilk konu şmay ı yazı n. 67 SON KÖY ENSTİ TOLO Hepimize ula ş niad ı bu sorular ama; 13urbanettin Canatan. bir gün önceki dersinde "yar ı n öğretmen olacaks ı n ı z., gitti ğiniz köyde okulu açarken bir konu şma yapı n!" diyerek dolaylı yoldan bize sorunun birini söylemi şti. Ama Gazi Türk'le Cevriye, sabaha dek bu sorulara çal ış - nu şlar. yine de s ı navda ba şarı l ı olamad ı lar!
*
INÖNÜ GÖLKÖY'DE 1946'ya dek her yaz birkaç enstitü gören Inönü, 1946' dan sonra hiçbir enstitüye u ğramamış tı . 1946'da ba şlayan özgürle şme süreciyle beraber köy enstitüleri gözden dü şmüş : CHP bu kurumları savunamaz olmu ştu. Inönü, ya şamı nda son kez olarak bir enstitü görecekti. Ilk enstitüyü de (eğitmen kursu) Gölköy'de görmü ştü. Inönü Kastamonu'ya gelmi şti. I Safa Güner, Inönü'nün enstitüye de uğrayacağını akşamdan öğrendi. 19 Nisan 1949 günü co şkuyla beklemeye ba şlad ı k. Öğleye doğru bir araba dizisinin, arkası nda toz bulutuyla Şekerköprü'ye doğru indiği haberi geldi. Zil çald ı (kampana kaldı rı lmış tı ). Beklenen an gelmi ş ti. Okuldan Şekerköprü' ye doğru düzenli olarak dizildik. Bekleyi şimiz uzun sürdü. Şekerköprü'den, okulun kamyonlar ı yla kum çeken öğrencilerden birkaç ı soluk soluğa geldiler. Inönü onlar ı , kamyona kum doldururken (öğrenci oldukları nı ) anlamış ve arabası nı durdurup çağı rmış . "Devrekâni'ye gidiyorum, müdürünüze söyleyin, dönü şte uğrayacağım" demi ş . Bu kez Devreküni yolunu gözlemeye "ba şladı k. Iki saat kadar sonra sı rtlarda arabalar göründü. Zil çald ı ve yine coş- kuyla dizildik yola. Arabalar enstitüye girince, İ nönünün içinde bulunduğu araba yava şladı . "Nası lsını z çocuklar!" diyordu Inönü. Biz de "sağol!" kar şı lığın ı veriyorduk. Önce enstitü içinde bir gezi yapt ı lar. Sonra da 3 No'lu yönetim yapısı nı n balkonuna ç ı ktı lar. Bizler a şağıdaydık. Parkı mı z yeni yapı lıyordu. Balkondan bizlere seslenmesini SON KÖY ENST İ TÜLÜ 61 ... Dersimiz bitmiş , okul akşam paydosuna geçmi şti. Nö- betçi baş kanı gözcü koyup gözetletiyormu ş . Toplantı zili çaldı . Uzun provalarla alışı lmış kadar çabuk ve düzenli bir ş ekilde toplanı ldı . Giriş yolu boyunca dizildik. Çok geçmedi, konvoy bize yöneldi. Inönü'yü sevinç ve ümit dalgalar ı içinde bir coş- kunlukla karşı ladı k. ö ğretmenlerin birer birer ellerini s ı ktı . Herkesin hat ı rı nı sordu. Inönü, enstitü örgütünü iyi bilir. Derslikleri, işlikleri, yatakhaneleri, resim ve müzik salonlar ı n ı , labaratuvan, yemekhane, mutfak ve bahçeyi gezdik. Hep soruyordu, "demir işli ğiniz nerede? Marangozluk çal ışmalanniz ı nası l yapı yorsunuz? Dokumac ı l ı k yok mu? Anlamla kaç tane? Ne çe- ş it a ğaçlann ı z var?.." Ismail Safa Güner, Köy Enstitüleri Hatıralan, Kendi Yay ını , 1963, sayfa 140 bekledik. Orada durrnayarak a şağı ya indiler. Bunda güvenlik önlemi ya da soğuğun etkisi olabilir. Yapı n ı n giri ş kapı sı na yakı n bir yere kuruldu masa. Bizler, Inönü'nün masas ı nı biraz geriden 180 derece çevreledik. Öğrenciler ad ı na son sı nı ftan Hidayet Yı lmaz bir konu ş- ma yaptı . Sevim de "Bir dağ başısı n, ak saçı n aln ı nda bulutlar!" diye ba şlayan, Orhan Seyfi Orhon'un " İ nönü': şiirini okudu. Sonra İ nönü, İ Safa Güner'e sorular sormaya ba şladı . Biz de duyuyoruz. Inönü sa ğır olduğu için duyuyoruz. İ Safa Güner bu durumu biliyor olmalı ki, sesini yükselterek yan ı tlı yor soruları . Ya da bize de duyurulmak isteniyor. Ard ı ndan ulusal oyunlar oynand ı . Bu sı rada İ nönü, an ı defterine bir şeyler yazı yor. Sonra yazd ı kları n ı bir öğrenciye okutuyor (bu yazı y ı Hafı za Atabek, bir ay süreyle derslerimizde i şleyecektir). Mezunlar ı görüp görrnedi ğimi, onlarla ba ğı ntı kurup kurmadığı mı sordu ğu zaman hayli bocalad ı m. "Mezunları mı zla aramı - za karaçal ı lar girdi" diyemedim. Ama duraklamamdan çok şeyler anlamış tı . Artı k gidecekti. "Görmeye ihtiyac ı m vardı . (izlemiş tim, sı hhatli ve neş elisiniz, sevindim. Yaln ı z, köylere yolladığm çocuklan yaln ı z bı rakma, git, onlara da git!" I Safa Güner, Köy Enstitüleri Hat ı raları , İ Safa Güner, Köy Enstitüleri Hat ı raları , Kendi Yay ı nı , 1963, sayfa 139 62 SON KÖY ENSTİ TÜLÜ Köy enstitülerinin kurulu ş yı ldönümünü Kastamonu Enstitüsünde kutlamakla bahtiyar oldum. Cumhuriyetin en k ı ymetli eserlerinden biri olan bu müessesede, köy enstitülerine memleketin ba ğlamış oldu ğu büyük ümitleri bir daha belirtmek isterim. Köylerimizde ilkö ğ retimi büyük bir milli vazife olarak üzerine alacak ö ğretmenleri az zamanda ve geni ş sayı da yeti ş tirecek bir feyiz oca ğı olarak bu enstitüler kurulmu ş tur. Bunlar ı n kurueuları , içinde çal ış an ö ğretmen ve idarecileri ve bu enstitülere - ö ğ- renci olarak yaz ı lan köylü çocuklar ı mı z, büyük bir milli davan ı n vatansever, fedakâr yolcular ı olarak hizmete girmi ş lerdir. Ş imdiye kadar olan tecrübelerimizde bu müesseseler her gün bir derece daha tekâmül ederek k ı ymetlerini.art ı rmış lardı r. Bu müesseselerden yeti ş en genç ö ğretmenler ve sa ğl ı k memurlar ı aldı kları vazifede her sene bir derece daha ilerleyerek hizmet i ııı kânları n ı Devletin ald ığı tedbirlere göre köy enstitülerinde yeti ş en ö ğ retmenler, köylerde ilkö ğ retimin geni ş ve temel kadrosunu te ş kil edeceklerdir. Kendilerini büyük vatan hizmeti bekliyor. Memleket onlar ı yeti ş tirmek için mütemadiyen himayesini, dikkat ve yard ı mı n ı artı rı yor. Köy enstitülerinde çalış an, köy enstitülerinden mezun olan vatanda ş lar ı ma yü- rekten sevgilerimi ve tebriklerimi bildirir ve gözümüzde çok kı ymetli olan yüksek vazifelerinde muvaffak olmalar ı n ı yürekten dilerim. Bu duyguları m, köy enstitülerinin y ı ldönümünü bütün mensupları na ve mezunlar ı na tebrikimin ifadesi ve seyahatin esnası nda ald ığı m tebrik ve muhabbet telgraflar ı n ı n cevab ı d ı r. İ smet İ nönü Kaynak: I Safa Güner, Köy Enstütüleri Hat ı raları , Kendi Yay ı n ı , 1963, sayfa 139 Inönü daha sonra ayağa kalkarak, Ya şar Şim şek'in an ımsayabildiği durumuyla ş u konuşmay ı yapı yor: "Sevgili öğretmen adaylar ı , Öğretmen olarak tayin edildi ğiniz zaman, gideceğiniz belde insanları ve küçük çocukları mı z sizlerin götürece ğiniz ilim ve irfandan feyz alacaklard ı r. Ülke genelinde görev yapaca ğın ı z en ücra köylerimize kadar giderek yapaca ğını z görevinizin önemi çok büyüktür. Bu çok önemli görevinizi ba şarı ile yerine getirece ğinize inanı yoruz. Bunun için, burada iken daha iyi çal ışı nı z, görev için gideceğiniz köylerimize daha iyi haz ı rlı klı gidiniz. Hepinize sağlık ve ba şarı lar dileyerek gözlerinizden öperim." SON KOY ENSTİ TÜLÜ 63 -Ayrı lı rken, ana yola inen basamaklarda foto ğraf çektiriyoruz. Arabas ıııı n arkası ndan yüzlerce m ko şuyoruz(*). CHP içindeki ilerici güçler, 1935'le 1946 aras ı nda (sava ş koş ullar ı ndan da yararlanarak) yönetimde e ğitim, ağı rl ı kl ı bir uygulamaya ğeçebilmi ş lerdir. Bu k ı sa uygulama, Ismail Hakk ı Tonguç'un Ilköğretim Genel Müdürlüğü yaptığı dönemdir. O zamana dek al ışı lmamış bir tutumla Ismail Hakk ı Tonguç, "kan ı m ı z ı ve iliklerimizi köyün içine ak ı tmad ı kça, k ı rk bin kö- yün kenar ı na münevver insan ı n mezar ta şı dikilmedikçe" köyün kalk ı namayaca ğı n ı dile getirmi ş , eline geçen on değerli y ı l ı iyi değerlendirerek, dünya eğ itim tarihinde büyük yank ı lar uyand ı - ran köy enstitüleri uygulamas ı n ı ba ş latm ışt ı r. Içinden ç ı kt ığı köyün yoksul çocuklar ı okutulacak, köy içinden canland ı r ı lacakt ı r. On be ş y ı lda yurtta okulsuz köy kalmayacakt ı r. Salim Yı lmaz Abana Gazetesi, Ocak 1990 .... SPOR Boş zamanları nı n] çoğunu sporla değerlendirir; ö ğle ve ak şam dinlencelerinde spor alan ı ndan ç ıkmazd ım. Son sı nı ftaki okul futbol tak ımımı z ı n oyuncuları (1951-52): Soldan sağa ayaktakiler: Hasan, Lütfi, Halil, Hayati, Ahmet Ba ğrıaç ı k (öğr.), Sadettin, Murat ve Cevat. Oturanlar: Nihat, Bahri ve Nihat. *) 1951'de okula Celal Bayar da geldi. Kendisine, 3 No'lu yönetim yap ı s ı n ı n müdür evine bakan kö şesinde bisküvi, ayran, ve çay sunuldu. Bayar yaln ı zca çay içti. Bozuk oldu ğu söylenen ellerini göstermemek için beyaz eldivenler giymi ş ti. Önüne an ı defterini uzatt ı lar, bir tek sözcük yazmad ı . Kar şı sayfada İ nönü'nün yazd ı klar ı vard ı . Bo ş sayfay ı yaln ı zca imzalad ı , "buras ı enstitüden dönme mektep mi?" diye sordu. Üzüldük. Kimi arkada ş lar ı m ı z hoş nutsuzluk belirtileri gösterdiler. 64 SON KÖY ENSTİ TÜLÜ Sı nı flar arası nda yap ı lan voleybol, futbol kar şı la şmaları çok ilgi çekerdi(*). Bizim zaman ı mada enstitüler aras ı spor karşı la şmaları hiç yap ı lmad ı . Arada Kastamonu Lisesi ve Sanat Okuluyla kar şı la şı rd ı k. İki yı l süreyle (4 ve 5. s ı nı fta) futbol tak ımı kaptamyd ı m. Spor odası ndan ben sorumluydum (anahtar ı bendeydi). Kışın kayak da kayard ı k. Güreşte bir Gazi'miz vard ı , herkesi yenerdi. Kimi kez çevre köylerde de güre şir; kuzuyla, danayla dönerdi. ... 'Köy enstitülerinin bütün günah ı n ı omuzları ma al ı yorum. Sevabı baş kaları n ı n olsun. O kurumları n günah' bile bana yeter!' Mahkemedeydim, gözya ş ları mı tutamamış t ı m. Köy enstitülerini böylesine benimsemi ş ti. Zati, ba ş ka türlü çal ış t ı rı lamazd ı köy enstitüleri. öyle bir hava içine sokulMu ş tu ülke. Ayd ı nlar ı n umurunda de ğildi köy, köylü. Herkes kendi gemisini yüzdürmeye bak ı yordu. Nitekim, eninde sonunda y ı kt ı lar köy enstitülerini. Daha çok Hasan Ali Yücellerin bulunmamas ı yüzünden oldu bu iş . De ğ ilse, yı kı lacak kurumlar de ğ ildi. Türk köylüsü on be ş yirmi yı l içinde okutulup uyand ı rı lacakt ı . Çal ışması , yaşamas ı de ği ş tirilecekti. Atatürk'ün istedi ğ i uygar Türkiye, en k ı sa zamanda, en ileri şekliyle yarat ı lacaktı . Olmadı . Agalar ı n, imamları n, politika tüccarlar ı n ı n i ş ine gelmedi bu gidi ş . Köy enstitüsü ve Hasan• Ali Yücel düş manl ığı buradan do ğ du. Çok partili -hayata geçilmi ş ti. Sözüm ona, büyük y ığı nlara ho ş görünmek için, kendi partisi ve hükümeti bile yaln ı z bı rakt ı onu. Hasan Ali, tek ba şı na bütün 'c ı lk .aydı nlarla ve gerici kuvvetlerle çarpışmak zorunda kald ı . Yendi mi? Yenemedi elbet. Derin yaralar ald ı . Huzursuz oldu. Ne suçlamalara. neküfürlere gö ğüs germek zorunda kald ı , kim bilir?.. Ama ş ansl ı adamd ı , yaşad ı . Yazd ı , söyledi. Olmeden önce de ğerinin anla şı ldığı n ı , eserinin savunuldugunu, dü ş manları n ı n yere serildi ğini gördü. Tı pk ı Hakkı Tonguç gibi mutlu gitti bu dünyadan. Bir insan için bundan güzel ne olabilir? Talip Apayd ı n, Köy Enstitüleri Y ı lları , Cem Yay ı nevi, 1978, sayfa 215 *) 2. s ı n ıftayd ı k. Son s ı n ı flardan Sar ı Salih ("Ba ş çavu ş Salih" de denirdi) çok iyi voleybol oynard ı . İ ki y ı l s ı n ı fta m ı kalmış t ı ne, okuldan ç ı kar ı l ı yordu. Biz, 6 No'lu yap ı n ı n arkas ı ndaki alanda valeybol oynuyorduk. Ba ş çavu ş Salih, elinde bavuluyla oyun alan ı na girdi: "- Ağan ı n, bir küt daha inip de gidelim!" diyerek, bavulunu alan kenar ı na b ı rakt ı . Son kez bir "küt" daha inmeden okuldan ayr ı lam ı yordu. SON KÖY ENST İ TULU 65 Gölde bir gün bir kad ı nca ğı z, çocuklara müdürü sorar. Park yapmakta. olan s ı n ı f i ş başı yapı yor. Büyük park ı n ortaları nday ı z. Baş ları nda Şaban Yı lmaz var. Çocuklar beni gösterdiler. Kad ı nca ğı z bir bana baktı , bir de çocuklara: - O ğul, deyiver bi yol, müdür ba ne yanda?" -- Gel!" dedim kad ı na, "söyle, müdür benim, ne istersin'?" Yarı nı sa ğa döndü, başı n ı çevirdi, .tirtüsünü yeniden çenesinin üzerinde toplad ı : "- Zevklenme o ğ ul!" dedi... 1 Safa Güner, Köy Enstitüleri Hat ı raları , Kendi Yay ı n ı , 1963, sayfa 145 KOPYA Ben hiç derse çalışmazd ı m. Öğretmenin anlatmas ı yeterliydi. Ezbere dayanankimidersleride kopya ile ba şarı rd ı m! Bir derste de s ı nı fça kopya çektik: Son sı nı ftay ı z (1952). Dersimiz askerlik. 60-70 sayfal ı k kitab ı n ezberlenmesi gerekiyordu. Ertesi 'gün s ı nav vard ı . Hayri Güzelayd ı n şöyle bir öneri att ı ortaya: ''- soru yazal ım, 'bunu sordun!' deriz. Ak şamdan yazarı z!" Tartış tı k. olur mu, olurdu. Ak şamı n son serbest okuma saatinde kararla ştı rdığı mı z üç sorudan ikisi ş uydu (son soruyu an ı msayamad ı m): 1- Harpte haber alma. 2- Bazuka'n ın resmi. • Kapı y ı kilitleyip bu sorular ı n yan ı tları n ı yazd ı k. Ertesi günü askerlik öğretmeni yazı lı ya ba şlad ı . 1. soru, Olduğ u gibi bizim soruydu: "Harpte haber alma." S ı ra 2. soruya gelince, "Soğutuc ıı " ad ı nı taktığımı z Abidin, "efendim, 'bazuka 'y ı sorun!" dedi. Öğretmen de, "olsun!" diyerek, tal ı taya bazukan ı n resmini çizdi, bizim de çizmemizi istedi (biz. ak şamBen, üç şeyle övünmesini isterim Türkiye'nin: Atatürk' ün gerçekle ş tirdi ği kendine dönüş ve ba ğı msı zl ı k politikas ı , Hakk ı Tonguç'un gerçekle ş tirdi ği demokratik e ğ itim ve Naz ı m Hikmet'in getirdi ği insancı l, ulusal ş iir... Yaşar Kemal, Haftaya Bak ış Dergisi, 22 Mart 1987 , 66 SON KÖY ENSTiTÜLe dan cetvelle çizmi ştik). Son soru bizimkine uymad ı . Yan ı tları yazmaya ba ş lad ı k. Dersin bitimine yak ı n, yazd ı kları mı zı saklayarak. ak şamdan yazd ı klarııııı zı sı raları mı zı n içinden ç ı kard ı k ve verdik. Ama öğretmen durumu anlad ı mı ne, küğı tları okumad ı : " İki ay sonra siz de ö ğretmen olacaks ı nı z!" diyerek, küğı tları sı n ı f ba şkan ı na verdi! elkemizde demokratik e ğ itim, e ğ itimin demokratikle ş mesi, kendi kendini yönetme, demokratik uygulaman ı n bir arac ı olarak ö ğ renci kollar ı konuları üzerinde çok ş eyler söylenmi ş - ve yaz ı lmış t ı r. Bunları n, as ı l amac ı na uygun bir biçimde uygulamaya konuldu ğu ve bunlara iş lerlik kazand ı rı ldığı yaln ı z köy enstitülerinde görülmü ş tür. Bu kurumlarda okulun çal ış ma ve i ş le - yiş inde görev alan yönetici, ö ğretmen ve ö ğrencilerin, görev sürelerinin bitiminde, haftasonu toplant ı ları nda görev süresince yapt ı klar ı i ş ler. ortaya ç ı kan aksakl ı klar ve ald ı kları önlemler konusunda hesap vermeleri gelenek haline gelmi ş tir. Görülen kusur ve aksakl ı klar sorumlusunun, yönetici ve ö ğretmen olmas ı na bak ı lmaks ı z ı n ac ı mas ı zca eleş tirilir. Demokratik e ğ itim için yapayl ı ktan uzak ve bundan daha uygun bir ortam dü ş ü nülemez. Bn okullardan mezun olanlar ı n aldı kları eğ itim gere ği edindikleri demokratik tutumlar ı n ı meslek yaşamları nda da sürdürmeleri. neyaz ı k ki, bu öğretmenler hakk ı nda baş latı lan haks ı z karalama kampanyalar ı nda malzeme olarak kullaml- . mış t ı r. İ hsan fiğ ü ş Kurulu ş unun 50. Y ı l ı nda Köy Enstitüleri, Eğ it-Drr Yay ı nları , 1990, sayfa 149 Bir kopya da okulu bitirme sı navları ndan: Türkçe kompozisyon' s ı navı olacak. Sorular kurulca ak- şamdan hazı rlan ı yor. Sirı oplu güreş çi Gazi Türk, bizden çok önce okula ba ş laması na kar şı n, her nası lsa bizimle de s ı nava girdi. Son hakk ı ymış . Gazi Türk gündüzden 3 No'lu yönetim yap ısı n ı n tavan arası na ç ı kmış . Akşam, müdür odası nı n üzerinden, ertesi günkü soruları öğrenmi ş , mum ışığı yla kâğıda da geçirmi ş : 1- Namı k Kemâl'in hayatı ve edebi şahsiyeti. 2- Öğretmen olarak gitti ğiniz köyde ilk konu şmay ı yazı n. 67 SON KÖY ENSTİ TOLO Hepimize ula ş niad ı bu sorular ama; 13urbanettin Canatan. bir gün önceki dersinde "yar ı n öğretmen olacaks ı n ı z., gitti ğiniz köyde okulu açarken bir konu şma yapı n!" diyerek dolaylı yoldan bize sorunun birini söylemi şti. Ama Gazi Türk'le Cevriye, sabaha dek bu sorulara çal ış - nu şlar. yine de s ı navda ba şarı l ı olamad ı lar!