Aksu Köy Enstitüsü Mezunu bir öğretmen anlatıyor


07 Mart '09


KAYNAK:

Aksu Köy Enstitüsü Mezunu bir öğretmen anlatıyor
EğitimbaşımızRemzi Arifoğlu

AKSU KÖY ENSTİTÜLÜ ÖĞRETMENLERİN ANILARINDAN KESİTLER
FAHRETTİN SAZAK
Aksu Köy enstitüsü ve Bursa Eğitim Enstitüsü mezunudur. Aydın İmam hatip Lisesi Edebiyat öğretmeni iken 1984 yılında emekli olmuştur.
Konuşan: Ünal Şöhret Dirlik
"Köy Enstitüleri Türkiye'nin sabaha karşı gördüğü en güzel rüyadır" diyor Fahrettin Sazak

Fahrettin Sazak 60 yıl önce Aksu Köy Enstitüsünden mezun olmuş emekli bir öğretmendir. Ben Aksu Köy Enstitüsüne kaydımı yaptırıp I/A sınıfında derslere başladığım 1951 / 1952 öğretim yılında Fahrettin Ağabey 3. sınıf öğrencisiydi. Köy Enstitüleri kapandığı yıl ben üçüncü sınıftaydım, Fahrettin Sazak altıncı sınıftaydı. Şimdi değerli öğretmen Fahrettin Sazak tarafından yazılmış notlara dönelim:
1933 yılında Fethiye’nin Nif köyünde doğdum. Çocukluğum genellikle tarım işleri ve çobanlıkla geçti. İlkokulu köyümde okudum.Öğretmenlerim Abdullah Öğet ve Durmuş Morkaya’nın destekleriyle, Aksu Köy Enstitüsü’nün ilçelerde ilk defa yaptığı seçme sınavına girdim. Sınavı kazandığım ve kayıt için enstitü müdürlüğüne gelmemin gerektiği bildirildi.
Babamla birlikte Seki Bucağına, oradan yaya olarak Göğü beline vardık.( 1830 m.) Göğü Belini aştığımızda akşam olmuştu.Belin öte yüzünde kayalıkların arasında yattık.Sabah erkenden kalkıp Elmalı’ya vardık.Ertesi gün ben otobüsle Antalya’ya, babam da Fethiye’ye doğru hareket ettik. Ben ikindiye doğru Antalya’ya vardım. Elmalılı birkaç arkadaşla birlikte Aksu Köy Enstitüsü’nün otobüsüyle Enstitüye ulaştık.
1948 yılında Aksu Köy Enstitüsü’nün I-C Sınıfında öğretmenliğimin I. basamağına ilk adımımı attım. Deri sırt çantamı bir mandolinle takas ettim. Baraka bir sınıfımız vardı. Sınıf öğretmenimiz Bekir Fikri Emek( bekar olduğu için orada kalıyordu.) Benim mandolini alır, “Eminem Eminem” türküsünü çalar, söylerdi. Emine Abla son sınıftaydı, okulun da en güzel kızıydı. Emine Abla mezun olduktan sonra evlendiler.
İkinci sınıfta hastalandım. Uzun süre Antalya Devlet hastanesi’nde yattım. Çok sevdiğim Korkuteli’nden Ömer Uysal yanımdaki yatakta öldü. Orada şok oldum. Altmış yıldan beri o anı hiç unutamadım.
Üçüncü sınıfta matematik dersimize Mehmet Öztürk (Aga) geldi. İlk gün Antalya’dan Aksu'ya gelirken okulun otobüsünde o da varmış. Okula beraber geldiğimiz arkadaşlarımızla onun hakkında epeyce konuşmuştuk.(Kısa boylu, tombulca, saçları kısa, iyi öğreten, ama çok döven birisiymiş.)
Birinci ayın sonunda beni tahtaya kaldırdı. Elim-ayağım titriyordu. Hiç unutmam! Bana arka arkaya beş problem sordu, beşini de çözdüm. “Otur yerine” dedi. Aga: “Hakkımda çok konuştun. Sana hiçbir öğrenciye vermediğim notu verdim” dedi. Sene boyunca benimle çok ilgilendi. “Öğretmenlik hayatında öğrencilerine iyi davran” dedi.
***
İlk yıllarımızda yemek iki posta halinde yenirdi. Unutamadığım ve çok güldüğüm bir anımı anlatayım:
Akşam yemeği zamanıydı. Müdürümüz Tahsin Burdurlu, elindeki bastonunu havada şöyle bir dolaştırdı ve konuşmaya başladı.”Çalışma, temizlik ve davranış konularında ki sözlerini bitirirken; “bundan sonra direktör demeyeceksiniz. Müdür bey diyeceksiniz, anlaşıldı mı?”Hep bir ağızdan: “Evet” diye bağırdık.Yalnız bizim sınıftan Korkuteli’den Durali Çalgaz, yüksek sesle “Anlaşıldı traktörüm” diye bağırdı, hem gülüştük, hem de azarlandık.
***
1950 yılında yapılan genel seçimlerde DP iktidara geldi. Bir müddet sonra Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, Milli Eğitim bakanı, diğer ilgililer ve Antalya Valisi İhsan Sabri Çağlayangil okulumuzu ziyaret ettiler. Çeşitli gösteriler yanında milli oyunlar da oynandı. Halk oyunlarını oynayan ekibinin içinde ben de bulunuyordum.
***
Demokrat partinin ilk icraatı; uydurma sebeplerle ; “Köy Enstitülerini kapatmak oldu.
Bu Türkiye’nin kalkınmasına vurulmuş en büyük darbedir. Uygarlık yarışında en az elli yıl ve başkalarına göre ise yüz yıl geride kaldık.
Yıllar su gibi akıp geçti. Son sınıftayken Köy Enstitülerinin adı “İlköğretmen Okulları”olarak değiştirildi. Eğitim süresi altı yıla çıkarıldı. Ben o yıl mezun olacaktım. Yeni kanuna göre bir yıl daha okuduk. Altıncı sınıfta stajlar başladı. İlk dersimi okulun uygulama okulunda verdim. (Hayat Bilgisi-Uçurtmalar) Daha sonra köylere gittik. Güzeloba köyünde stajımızı tamamladık. Şehir okullarındaki stajımızı da Cemal Tugay İlkokulunda bitirdik. Son sınıf derslerimiz genellikle;Eğitim Metotları, Sosyoloji, Psikoloji, Köy Yaşantısı, Vatandaş İlişkileri ve Yönetim Teknikleri üzerinde geçti.
26 haziran 1954 tarihinde mezun oldum. Fethiye’nin Komluova Köyünde göreve başladım.Gerek köylüler, gerekse ağalar ve bilhassa öğrencilerle iyi ilişkiler kurdum. Öğrencilerim okumaya çok ilgi duydular. Mezun ettiğim öğrencilerin bir kısmı ortaokula, öğretmen okuluna, astsubay okuluna gittiler.Başarılı bir şekilde hayata atıldılar. Gidemeyenler veya gönderilmeyenler de tarımla (seracılıkla) uğraşıp hayatlarını kazandılar. Elli yıldan beri öğrencilerimle veya onların çocuklarıyla ilişkimiz devam ediyor.
1958-1960 yılları arasında önce Gazi Eğitim’de ve sonra Bursa Eğitim Enstitüsü’nde okudum. Edebiyat Gurubu Öğretmeni unvanıyla Kayseri-Talas Ortaokulu’nda, Kayseri cezaevinde öğretmenlik yaptım.Yassı Ada mahkumlarıyla yakından tanıştım. Hücre cezası alanlara (o günün tabiriyle yürütmenin başı) 30 Ağustos Zafer bayramında bir konuşma yaptım.Doğu Menzil Komutanı Faruk Güventürk ve hapisane müdürü olan Albay diğer milli günlerde de böyle konuşma yapmamı istediler.
27 Mayıs’ın birinci yılında Milli Birlik üyeleri, o gün Talas Polis okulunda konuşan Behçet Kemal Çağlar’la birlikte meydana geldik. Behçet Kemal Çağlar yolda yazdığı şiiri okudu. Cunhuriyet Meydanı tamamen dolmuştu. Behçet Kemal’den sonra Orhan Erkanlı konuştu. Faruk Güventürk’le yan yana duran Sami Küçük kolumdan tuttu. “Haydi bakalım kürsüye çık, bir konuşma yap”dedi. Heyacan içinde mikrofonu elime aldım. “27 Mayıs Hareketi niçin yapıldı?”konulu kısa bir konuşma yaptım. Kürsüden inerken mikrofondan elimi zor ayırdım.Çünkü heyecandan terlemişim, mikrofon elime yapışmıştı.
26 Ekim 1961 tarihinde Polatlı Topçu okulunda askerlik görevime başladım. İlk gece nöbetine çıktım. Çok soğuktu, nöbet değişimine gelen olmadı. (21-22 Şubat ayaklanması) başlamış. Bütün subaylar toplantıya çağrılmış. İki saat nöbet tuttum. Tam donmak üzereyken değiştirildim.
30 Nisan 1962 günü Saray’daki 447. Motorlu Top Taburunda Personel subayı olarak göreve başladım.Top Taburunda Personel subaylığı, Garnizonda İnzibat Subaylığı, Ali Naci ortaokulunda tarih öğretmenliği yaptım.
30 Eylül 1963’te askerlikten terhis edildim.Ekim 1963’de Üzümlü eşrafından Eşref Demirci’nin kızı Özen hanımla evlendim. 30 Ekim 1963 tarihinde Zonguldak Ulus ortaokulunda göreve başladım. Hemen o yıl müdür yardımcısı oldum. 1965 yılında da Konya Cihanbeyli ortaokulunda müdür olarak göreve başladım. Beş yılda beş merkezde ortaokul açtırdım. Cihanbeyli’ye lise açılması kararını aldırdım. Bu arada Aydın İmam hatip Lisesine tayinim çıktı. Liseyi o yıl açtık.1973 yılında İsmet İnönü ortaokuluna nakledildim.İl Milli eğitim Müdürlüğünde denetim kurulu üyesi olduğum için bu okulun isim babasıyım.Uzun yıllar çalıştım, öğretmenlik, yöneticilik yaptım.1984 yılında emekli oldum. 2008 yılında eşim Özen Hanımı kalp krizi sonunda kaybettim.Şimdi Fethiye’de yalnız bir şekilde yaşam savaşı veriyorum.
Köy Enstitüleri Türkiye’nin sabaha karşı gördüğü en güzel rüyadır.Ne yazık ki çıkar çevrelerinin, kapitalist sistemlerin kurbanı olmuştur.
Öğretmenlerim ve yöneticilerimiz gerçekten bizlere; anne, baba gibi davranmışlardır.Ölenlere rahmet, hayatta olanlara sağlıklı günler dilerim. Bazılarını anmadan geçemeyeceğim:
Eğitimbaşı Remzi Arifoğlu, bakışlarıyla öğrencileri eğitir ve doğruya yönlendirirdi.
En güzel giyinen Güzide Sayın (Naylon)dı. Zamanı en güzel kullanan Cavit Orhan Tütengil, en pervasız Selahi Ertuğrul, mesleğini en iyi uygulayan İzzet karakurum. Babacan tavırlarıyla müdürümüz Tahsin Burdurlu, her öğrencinin karekterini bilen Zeliha Çatallar.
Öğrencileri sanata yönlendiren Ali Rıza Karık.Hırslı, çalışkan ve yenilgiyi asla hazmedemeyen Süleyman Erol, tüm derslerini dışarıda yapan Celal Sönmez, öğrencilerin en çok korktuğu Mehmet Öztürk (Aga), güzel ve etkili konuşan Necati Mutlu, özverili çalışan Mehmet Karakapıcı, ağacı, bahçeyi, çiçeği sevdiren Ahmet Tuncer, ama notları hep buçuklu idi.
İnsan yaşamını müzikle süsleyen Muzaffer Uz, En kibar ve sakin, hanım hanımcık Ayten hanım, öğrencileriyle her şeyi demokratik bir ortamda tartışan eğitim şefi Mehmet Öztürk.
Araba meraklısı müzikçi Mehmet İnal’dı.Teknik-İş öğretmeni Nurettin Yücesoy (Cihanbeyli ortaokulu müdürlüğünde halef selef olduk). Mehmet Önder İlköğretim Genel Müdürü oldu.
Ortalarda pek fazla görünmeyen Ziya Gülaydın, Soğuk Demircilik öğretmeni Mustafa Özgür. Türkçe öğretmenimiz Melike Koşar, marangozlukta çok şey öğrendiğimiz Kemal Bey. Çok sevdiğim öğretmenlerim Şükriye Urubay, Necla Uran, Kerim bey. Pardesüsünü hiç çıkarmayan müdürümüz Cevdet Tinel, her fırsatta konuşmayı seven müdürümüz Tahsin Aygün. Kirli pardesülü Hasan Atalay. Öğrencilerin Tombiş dedikleri Hayrünnisa hanım.
Hatırlaya bildiğim ve bizzat yaşadığım olayları, anıları dostlarla paylaşmak istedim.
Sevgili arkadaşlarımdan yaşayanları eski günlere götürebildimse ne mutlu bana.
Fethiye / 04.03.2009 Fahrettin Sazak/ Emekli öğretmen