INÖNÜ'NÜN FOTOĞRAF, INDIRILIYOR

 1950'nin 14 May ı sı izleyen günlerinde (kimbilir, bir ay kadar sonra), İ smet Inönü'nün foto ğrafı sı n ı fta]] indirildi: Dersteydik. Kap ı vurularak aç ı ld ı . Müdür yard ı mcı lar ı ndan biri, öğretmeni d ışarı çağırd ı . Dışarda bir şeyler konu ş-. tuktan sonra içeri girdiler. Yanlar ı nda bir ki şi daha vard ı . 1nö- nü'nün foto ğrafı n ı indirdiler, al ı p gittiler. Nedenini aç ı klamad ı lar. 'Ba ş arı n ı n tad ı n ı tatmam ış her çocuk bir zavall ı dı r' diyor Makeranko. Kdv Enstitüleri, bizleri ba ş ar ı n ı n tad ı na doyurmu ş - tu. Bunu, ilk kez insan oldu ğ umuzu ammsatarak yapt ı . İ nsan oldu ğumuzu, ilk kez giydi ğ imiz ayakkab ı , iç çama şı rı gibi yad ı rgad ı k. Doğrusu. insan oldu ğumuzu kabullenmek oldukça güç oldu. Ama tad ı n ı ald ı ktan sonra da pe ş ini b ı rakmad ı k. ölümüne sar ı ld ı k insanlığı nnza, insanl ığ a! Breh breh, ne zormu ş insan olmak! Ne tathym ış insan olmak. Hasan Kı yafet Ktiruluunun 50. Y ı l ı nda Köy Enstitüleri, Eğ it-Der Yay ı nları , 1990, sayfa 198 17 N İ SANLAR 1950'den sonra alanlarda kutlayamad ı k 17 Nisan'. Yalnı zca, "okulca ve derslere zarar vermeden" kutlayabilmemiz öngörülmüş . • Daha önce de de ğindiğimiz gibi, okula girdiğimizde, köy enstitüleri kurucular ı Ismail Hakk ı Tonguç ve Hasan Ali Yücel görevlerinden almm ış lard ı . -O yüzden. kuruculardan söz edemezdi konu şmacı lar. Okul zaman ı ndaki şiir defterime bak ı yorum, 17 Nisan üzerine yazd ı kları nı kuru ve duygusal kalm ış : Değeri çok bugünün. Bayramı enstitünün. Bir e şidir düğünün„ Enstitümüz kuruldu. Ama hazı rlanı r, kimbilir bilinçsizce ama co şkuyla kutlardı k köy enstitülerinin kurulu ş y ı ldönürnlerini.

 SON KÖY ENST İ TÜLÜ

 Ismail Safa Güner, Kastamonu Şehir Kulübünde otururken, yandaki masadakilerden "esmer tenli, ince yüzlü, keskin çizgili, kara ka şl ı , geniş çe ağı zl ı , sempatik bir ki ş i"nin, Gölköy'de kutlanan son 17 Nisan' (1950) şöyle anlatt ığı n ı yazar (Köy Enstitüleri Hat ı ralar ı , 1963, sayfa 145-1461: "Azizim, hayatı mda unutamayaca ğım bir gündü o gün: Yüzlerce öğrenci bir Sepetçio ğlu oynuyor, ne olur sanki biri bir falso yapsa. O k ı zları n masmavi spor formalar ı , raksları ndaki incelik, insan ı saygı ya zorluyor. Üç sesli bir şark ı y ı yüz: den fazla ağı z yağ gibi söylüyor. Tören alan ı na girerken. hoparlörde isimlerimizi dinliyoruz. Herkesin özelli ği dalga dalga dilleniyor. Ard ı ndan eıı fes bir şiir. Adamlar bizi büyü- lediler. Be ş yüz ki şiden fazlayd ı yemek verdikleri. Tek bir ki şi ıün çatals ı z, ya da susuz kald ığı nı görmedim. Ş urda dört ki şiye bir sofra kursak birbirimize gireriz. Bir gün, sabahtan ak şama kadar bı ktı r' ınayan, bezdirmeyen bir program, saat gibi derler ya, evet saat gibi i şledi. Çocukları n herbiri, insanı n gözünden, ne istediğini anlı - yor. Alanda binden fazla köylü de vard ı . Ağı zları aç ı k, dillerinde dua, 'Allah nazardan saklas ı n, Allah anası na babas ı na bağış lası n' sesleri ak şama dek sürdü. Bine yak ı n öğrenci beden hareketleri yapt ı . Hepsi bir kalı ptan ç ı kmış atlet. Sonra bir sergi gördüm o gün. Resim, yaz ı , demir, a ğaç i şleri, diki ş nakış . Sade oras ı alı yor insan ı n iki saatini. Sergide bir oda okul araçlar ı na ayrı lmış . Bugün onlar ı paraya vur, elli biniıı içinde. Meğer, mezun olup gidecekler, onlar ı kendileri yapmış . Gereçlerini okul vermi ş , onlar da yapmış lar. Pergeli. iletkisi, metresi... Çe şit çe şit. Bir manzara daha var ki,,gözümden hiç silinnlez: Tosyahymış , bir köylü k ı zı varmış orada. Büyük havuzun ba şı nda, yapışmış birinin ellerine, a ğlı yor. Öteki de a ğl ı yor. Kulak verdim, 'k ı zııııı n namusu burada her yakadan kavi, de ğil mi ki gözümle gördüm' diyordu köylü. Öteki çekti onu ba ğ rı na, 'ağlama ve ağlatma, bak şenliğimiz var!' diye yatış tı rmaya çalışı yordu. Ben de doluksudunı . Türkçesi a ğlad ı m. O zaman dedim ki: 'Hasan Ali Yücel'i şimdi bulsam, elini değil ayağın ı öperim.' Hiçbir hizmet şu okul kadar yüce olamaz..."