EVRELERİ..

İ NÖNÜ VE KÖY ENSTITOLE1-21 Inönü de, köy enstitüleri uygulama sürecinin k ı sa sürece- ğini sezmi ş ve enstitü say ı sı n ı n O d e rı 60'a ç ı kar ı lmas ı n ı istemi ştir. Ilgililerin, buna olanak bulunmad ığı n ı suylemeleri üzerine de, "çok fı rsat kaç ı rı yors ımuz!" demi ştir (1960'ta. yaptığı en önemli iki i şin çok partili ya şama geçilmesi ve köy enstitüleri uygulamas ı olduğ unu söyleyecektir ). Ama çok partili ya şama geçi şle beraber, köy enstitüleri temel ilkelerinin ortadan kald ı rı lması na ses-ç ı karama ı n ış t ı r. ENSTİTÜLERİN 3 EVRESİ Kimilerince köy enstitüleri 1946'da kapanm ış t ı r. Kimileri evrelere ay ı rarak inceler: Deneme evresi (1937-39), geli ş me evresi (1940-46) ve gerileme evresi (1947-52). EĞİTNIFN KtTRSL.\RI Eğitmen kursları , çok büyük olan öğretmen aç ığı n ı çok kı sa sürede kapatabilmek amac ı yla aç ı lmış t ı r. Adaylarda ilkokulu bitirme ko ş ulu aranmaz. Okuma-yazmay ı askerlikte öğrenmi ş olmak bile yeterli say ı l ı r. Birçok köyde oldu ğ u gibi, eğitnı enlerin görev alaca ğı köylerde de okul bulunmamas ı bunu zorunlu k ı lar. 1936'da Ankara, Kayseri, Yozgat ve Eski şehir köylerinden seçilen askerli ğini yapmış , okuma-yazma bilen 84 aday Eski şehir'e ba ğ lı Mahmudiye'ye yollan ı r. 7 aylı k eğ,itmen İ lk y ı llarda kurslar ı bitirenlere, köylerde kullanmak, üretmek üzere tar ı m araçları , tohum, fidan verildi. Birçok köyler için bunlar yeni, bilinmeyen ş eylerdi. Bu gibi köylerin ço ğ unda yeti ş tirilen yeni ürünlere 'e ğ itmen' sözü eklendi. 'E ğ itmen arpas ı ', 'e ğ itmen bu ğ day ı ', e ğitmen ba ğı ' gibi. Ş evket Gediko ğlu, Evreleri, Getirdikleri ve Yank ı lari ■ a Köy Enstitüleri, Kendi Yay ı n ı , sayfa 17 3 kursunda bunlara tar ı m dersleri de verilerek öğretmenlik becerileri kazand ı rı l ı r. Bu ilk kursun müdürü (daha sonra Gölköy Eğitmen Kursunu açacak olan) Süleymen Edip Balk ı r'd ı r. 12 SON KÖY ENSTİ TOL() Ba şarı l ı görülen bu eğitmen kursu. köy enstitülerine (daha önce köy öğretmen okullar ı ) bağlı olarak 1947'ye•dek sürdürüldü. Amaç. 1,50'den az oturan! olan köylere e ğitimci yeti ştirmekti. Köye yollanan e ğitmen, - kurs oğretmenlerinden birince (gezici ba ş öğretmen) sürekli olarak izlenir. Gezici ba şöğretmen, bölgesindeki eğitmenlere k ı lavu ıluk ederek i şba şı nda yeti şmelerini sa ğ lar. Ayrı ca çok iyi hazı rlanmış 1. Yı l, 2. Yı l ve 3. Yı l ders kitaplar ı ve bu kitaplar ı n kı lavuzları eğitmenlere büyük kolaylı k sağlar. Bir sı nı fı ardarda üç y ı l okutan eğitmen, dördüncü y ı lda yeniden (1. sı nı fa ) öğ renci al ı yor ve tek s ı nı fı okutuyordu..


*

SON KOY ENSTi TÜLÜ 9 TONGUÇ İŞ BAŞINDA I93:'te yönetime gelen Saffet Ar ı kan eğitimi değil, asker bir ayd ı ndı . Atatürk, eğitim i şinde eğitimcilerin ba şarı - s ı zlığın' görerek, bu göreve e ğitimci olmayan bir ki şiyi atamıştı r (*). Saffet Ar ı kan da al ışı lmışı n 'dışı na çı kar: İ lköğretim Genel Müdürlüğüne yüksek görevlerdeki partiye ba ğl ı yöneticilerden birini değil de, sı radan bir ki şi olan Levazı m ve Ders Araçları Müzesi Müdürü ve Gazi E ğitim Enstitüsü Resim-İş Öğretmeni Ismail Hakk ı Tonguç'tı atar (1935). Derken; Tonguçlar, Yüceller ç ı kageldi. 'Olmaz olmaz böyle' dediler. Bir büyük e ğitim kirizmas ı baş lat ı ld ı bozk ı rda. Her şeyiyle-bizim olan, bizden olan. Yüzy ı llann boş lamış lığı n ı atmmı zdan silmek, ülkemizden koymak için zamanla yar ış a durup, onun önüne geçmeye çal ış tı k. Biz toprak çocu ğuyduk ama, topra ğı mı zı yeni baş tan bir güzel i ş lemesini ö ğrendik. Enstitü gergefelinde i şlenen kuma şı n güzelli ği, hasl ığı söylenir oldu uzak ülkelerde. Mehmet Cimi, Tonguç Baba, Akyüz Yay ı nları , 1990; sayfa 5 İş te ne olursa o zaman olur ve ele geçen bu k ı sa süreçte (1935'ten, CHP içindeki tutucular ı n, ekonomik ç ıkarlar ı nedeniyle uyan ı p karşı çı ktığı 1946'ya dek), dünya e ğitim tarihine bir Türk bulu ş u olarak geçecek olan köy enstitüleri uygulaması başlatı lı r. Tonguç, bu sürecin k ı sa olacağmı n bilincindedir ve ele geçen bu alt ı n yılları n çok iyi olarak değerlendirilmesine olanca gücüyle çalışır. . ... Tepeden gelecek bir reforma inanmaz. Ancak ezilen sı nı fı n kendisi uyan ı r, canlan ı r, bilinçlenir ve haklar ı n ı isterse, kalkı nmaya başlanabilir. Böylece o (Tonguç), evrimin yukardan değil, aşa ğı dan gelmesi gerekti ği inancı ile ça ğda ş ları nı n bir- ço ğundan ayrı lı r. Engin Tonguç, Devrim Aç ı s ı ndan Köy Enstftüleri ve Tonguç, Ant Yayı nları , 1970, sayfa 172 *) Kurtuluş Sava şı nda, maliyenin çok bozuk oldu ğ u bir zamanda da böyle bir karar verilmi ş ; Maliye Bakanl ığı na maliyeti olmayan biri getirilmi ş , başarı da kazan ı lm ışt ı . 10 SON KOY ENSTİ TÜLÜ Köy üzerindeki kötü devlet görevlileri, olumsuz ayd ı n ve hoCaları n bask ı ları -kı rı lacaktı r. O, köyü "kalk ı ndırmak" değil, eğitim yoluyla "içinden'canland ı rmak" ve bilinçle ıı dir- ııı e , sürecini h ı zland ı rmak ister. "Kan ı mı z' ve iliklerimizi isteyerek köyün içine ak ı tmad ı kça, k ı rk bin köyün kenar ı na münevver insan ın mezar ta şı dikilmedikçe, bu köyün sırları nı anlayamay ı z" der. Köylü özelliklerini hiç yitirmeyen Tonguç, toplumsal ve ekonomik devrimlerin, köylünün ç ı karı na olarak gerçekleşmemi ş olduğ unu görmektedir. Atatürk ve İ nönü de bu olumsuzluğ un sı kı ntı ları içindedirler. Egemen s ı nı flar, Atatürk ve Inönü'nün de çabalar ı na kar şı n, ayd ı nlarla i şçi, emekçi ve köylüled biribiriiı deıı uzak tutmay ı ba şarmışlardı r. ... Inönü'nün, enstitü kurucular ı nı n o günlerdeki çabaları nı aşan bu istekleri gerçekle ş tirilememiş tir. Tonguç'un sonradan, ölümüne kadar defalarca yak ı nları na ve çal ışma arkadaşları na anlattığı na göre, Tarı m Bakan ı kaçamak davranmakta devam etmiş , en önemlisi, 200.000 tar ımcı yetiş tirme ve enstitüleri 60'a ç ı karma düş üncesini benimsememi ş , eleman, örgütlenme ve para yönlerinden bunu gerçekle ş tirnı e olana ğı olmadığı n ı öne sürmüş , hatta Cumhurba ş kan ı n ı n bu kadar a şı rı istekler ileri sürmesinde, kendi yoklu ğundan yararlanarak Tonguç'un onu kış kı rttığı ndan bile şüphelenmi ş tir. Tonguç Aa sonradan Yücel ile birlikte bu tasarı yı gerçekle ş tirme olana ğı göremediklerini Inönü'ye anlatt ı kları zaman, Inönü'nün kendilerine 'çok büyük fı rsat kaçlrı yorsunuz, bu sava ş yı lları ndan yararlanarak bunları yapmal ı idiniz, sava ş tan sonra ne olaca ğı belli de ğildir, bunları n hiçbirisini bize yaptı rmayacaklard ı r, ileride beni dinlemedi ğinize çok pişman olacaks ı nı z' dedi ğini anlat ı r ve 1946'dan sonra en karanl ı k günlerde ş unları eklerdi: 'Gerçekten onu dinlemedi ğimize sonradan çok pi ş man oldum. Itiraf edeyim ki, bu tasar ı nı n' gerçekle ş mesi benim de gözümde çok büyümü ş tü. Gerçekle ş tiremeyece ğimizden korkmu ş tum. Eğer benim akl ı m yatmış olsaydı , Yücel'e ra ğmen iş e giri şirdim. Bütün köy enstitüsü çal ış - maları içinde pişmanlı k duydu ğum tek nokta budur. Eğer enstütülerin say ı sı nı 60'a ç ı karı p, gerçekten 200.000 de tar ı mcı yeti ş tirebilmi ş olsa idik, çok daha ş iddetle gelecek olan tepkiler sı rası nda ipe gitmek bile bana v ı z gelirdi...' Engin Tonguç, Devrim Aç ı sı ndan Köy Enstitüleri, Ant Yay ı nları , 1970, sayfa 287-288 SON KÖY ENST İ TÜLO 11 İ NÖNÜ VE KÖY ENSTITOLE1-21

*


İ SMAIL MAHİR EFENDİ Köy öğretrnenlerinin köy çocuklar ı ndan yeti ş tirilmesi dü şüncesi yeni de ğildir. Örneğin 1914'te, Kastamonu Milletvekili İsmail Mahir Efendi, köylerden seçilecek k ı z ve erkek çocuklar ı n, köye göre eğitilerek, öğretmen olarak köylerine yollanmasmı önerir. " Ş imdi bendeniz diyorum ki, ş u bütçemizin bu haliyle, mevcut vesaitimizin azl ığı ile bu mesarifimizi, bilhassa maatifi iptidaiyemizi pek yak ı n bir vakitte ileri götüremeyiz. Ben öyle zannediyorum ki, bu gidi ş le belki yüz yüz elli senede ancak maarifi temin edebiliriz. Bendeniz, ba ş ka memleketlerin yaptığı gibi ve onlara yak ı n bir surette bir şey tasavvur ediyorum. Ve bunu da teklif edece ğim. Bunu hükümet de nazar' dikkate als ı n. Bendenizin teklif edece ğ im surette hiçbir köyümüzü on sene içerisinde mektepsiz b ı rakmayacaks ı niz ve bunu da böyle yapmal ı smı z. Bendeniz diyorum ki, a şa ğı yukarı yetmi ş tane sanca ğı mı z var. Yahut memleketi yetmi ş mı ntı kai maarife ay ı rmı z. Bu sancaklarm çiftlik olan bir yerinde, yahut arazi-i emiriyeden bulunan bir mahallinde bir zükura ve bir inasa mahsus gayet vasi leyli iptidai mektepleri vucuda getiriniz. O sancak dahilinde kaç tane köy varsa hesaplars ı n ı z. Nerelerde mektep yapacak isek, oralardan bir k ı z ve bir erkek çocu ğu al ı p mektebe koruz. Bittabi k ı z mektebinin birçok tertibat ı olacak. Dokumac ı lı k, aş ç ı l ı k, diki ş çilik, zı raatta yapabilecekleri tavukçuluk vesaire gibi. Erkek mekteplerinde de tamamiyle ziraat i ş leri. Bunlara dört sene tahsili iptidai gösterelim. Türk çocuklar ı gayet zeki olur. Üç sene de ilk muallim mektebinin program ı n ı bunlara gösterelim. Tahsil toplamı yedi sene eder. Bir sene de mükemmel tatbikat görür. Sekiz sene oldu mu? Sekiz seneye kadar o köylüleri mecbur edersiniz. Muallim evini ve mektepleri ıı i, o mekteplerin ufak modeli suretinde olmak üzere, köylerinde yaps ı nlar..." Kastamonu Milletvekili Ismail Mahir Efendinin 1 Temmuz 1914'te Osmanl ı Mebusan Meclindeki konuş ması ndan Ş evket Gediko ğlu, Evreleri , Getirdikleri ve Yank ı ları yla Köy Enstitüleri, Kendi Yay ı nı , 1971, sayfa 18 SON KOY ENSTi TÜLÜ