KÖY ENSTİTÜLÜ: İBRAHİM TUNALI

1
Kasım 1942
İBRAHİM TUNALI: Arkadaki görüntü 2 yıl önce diktiğim elma fidanı

''BEN, İbrahim Tunalı
Lüleburgaz-Çeşmekolu köyünde doğdum. Nüfus kayıtlarına göre doğumum 1 Temmuz 1920. Benim yaptığım araştırmalara göre ise Ekim 1922'nin herhangi bir günüdür. 1920-22 yılları arası Trakya'nın Yunan kuşatması altında olması, kurtuluştan sonra yapılan nüfus yazımlarında gözden kaçan bir hata nedeniyle böyle bir değişme olduğunu düşünüyorum. Daha sonraları bana doğumumla ilgili anlatılanlar, büyüklerimce zaman zaman anımsanan geçmiş olaylar bende böyle bir kanı uyandırdı.
Çocukluğumdan, annemin ölüm acısı bir yana bırakılırsa, bende kalan en köklü anı, okula gitmeden önce okuyup yazmayı öğrenmemdir. Bu başarımdan ötürü, çocukluğumun uzunca bir süresinin övgülerle geçtiğini söyleyebilirim. Köyümde üç sınıflı okul açılınca ben, abeceyi yutmuş, o günlerin diliyle Küçük Hafız’dım. Üç sınıflı köy okulunu bitirince iki yıl, üçüncü sınıf diplomalı bir okumuş olarak ortalıkta dolaştım. İkinci yılın sonunda yakın köyümüzde beş sınıflı okul açılınca, günde iki saat yürümeyi göze alarak beş sınıflı okulu da bitirdim. Okuldan önce abeceyi okumam bir ölçü sayıldığından köyde herkesçe okula yakıştırılıyordum. Beşinci sınıftan sonra bu söylemler arasında tam üç yıl bekledim. İlçem Lüleburgaz'da ortaokul ha açıldı ha açılacak, denirken üç yıl gelip geçmişti. Okul şansımın kapandığına iyice inanmaya başlamıştım. Benden önce babamın umudu kırıldığından, bana “Ağabeylerin gibi bir çiftin arkasına takılma zamanın geldi!” demişti. Gerçekten de bana bir çift malak hazırlandı, üç ağabeyimin yanında dördüncü bir çiftle ekim ayında çiftçiliğe başlamayı kuruyordum.
Tam bu sıralar, Trakya Köy Öğretmen Okulu açıldığı, altı yıl okunacağı, öğretmen çıkınca da kendi köyüne dönüleceği söylentisi yayıldı. Açılan sınava girdim, kazanmışım, çağrıldım. 1938 10 Kasım günü Atatürk'ün acı haberini dinleyerek yalnız başıma uzunca bir tren yolculuğu yaptıktan sonra Edirne-Karaağaç'taki Trakya Köy Öğretmen Okulu’nun öğrencisi olmuştum. Okulum, üç yıl sonra Köy Enstitüsü'ne dönüştü; 1943 yılında Kepirtepe Köy Enstitüsü'nü bitirerek öğretmen oldum. Aynı yıl açılan Yüksek Köy Enstitüsü Güzel Sanatlar Bölümü'ne girdim. 1946 yılında burasını bitirip Adana-Düziçi Köy Enstitüsü'ne öğretmen olarak atandım.1948 yılında askerlik görevimi tamamlayınca Hatay-İskenderun ilçesinde çalıştım. 1950 yılında bir süre daha okumayı göze alarak sınava girdim. 1950-52 yıllarında Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji bölümünü bitirince Van-Ernis Köy Enstitüsü'ne Meslek Dersleri öğretmeni olarak atandım. Sırasıyla Bingöl İlinde İlköğretim Müfettişi, Malatya-Adıyaman-Kahta ortaokulunda öğretmen-yönetici, Kırklareli, Tekirdağ, Yozgat liselerinde öğretmen, Samsun 19 Mayıs Lisesi'nde öğretmen-yönetici, İstanbul Bahçelievler Lisesi'nde öğretmen, özel Kültür Koleji'nde Danışman Rehber olarak çalıştım.
2Sınıf Arkadaşlarından bir grup arasında Hamdi Bağ (Beyaz giysili)-İrfan Evren Öğretmenler

Bunlar emeklilik öncesi görevlerimdi. Aralıklı olarak bulunduğum yörelerde çevresel yayınlarda yazılarım çıktı. Ayrıca olanak buldukça öğrencilerimle dergiler çıkararak (Kırklareli Lisesi: KÜÇÜK YAPRAK, Tekirdağ-Namık Kemal Lisesi: MARMARA) onları yazın yaşamına özendirmeye çaliştım. Bir önemli denemem de, 1938 yılında okuluma yazılırken karşılaştığım baba dostu Vahit Lütfü Salcı'nın önerisiyle, özellikle de onun deyimiyle, Ruzname (Günlük) tutmak oldu. Okul yaşamım süresince önemli bulduğum olayları günü gününe not etmemi Türkçe öğretmenim Fikret Madaralı da olumlu karşılamış, övücü, özendirici, güzel sözleri yanında uyarıcı katkılarda da bulunmuştu. Bu çabamı kendi olanaklarım içinde beş yıl boyunca sürdürdüm. Yüksek öğrenimde daha geniş zaman olanağım olduğu için aralıklı da olsa tanığı olduğum olayları saptamaya çalıştım. Zaman zaman gözden geçirdiğim bu notlarımı, izlediğim benzer günlüklere göre çok bireysel bulduğumdan yayınlamayı düşünmedim. Öğretmenlik sürecimde konular daha yaygınlaştığı için genel eleştirilere yöneldiğim de oldu. Bunlardan pek azını çevre olanaklarından yararlanarak duyurmaya çalıştım. Çocuklarım olunca bu kez onların serpilip gelişmesini, sorunlarını, onlara bırakmak üzere özel defterlerine yazdım. Onların günlük süreçlerine ilişkin notlarımı doğumlarından ilkokulu bitirene dek tutup orada kesmeyi yeğledim. Sonrasını, isterlerse kendilerinin tutmasını önerip noktayı koydum.''

BİR KÖY ENSTİTÜLÜ, HASANOĞLAN YÜKSEK KÖY ENSTİTÜSÜ’NDE

''....“Yusuf'un Kitabı” diye ad taktığım 9. Hariciye Koğuşu'nun özellikle giriş bölümünü bir kez daha okudum. Sınavları düşünürken; “ Türkçe Dersi sınavında neler sorulabilir? ”diye bir soru aklıma takıldı. Türkçe öğretmenlerimiz bize: ; “ Kitap okuyun!” dedi durdu. Ayrıca ders saati gibi Okuma Saatleri kondu. Belki de bundan  da soru soracaklardır. O nedenle okuduğum kitapların bir listesini hazırlamaya karar verdim. Okuduğum kitapların adları notlarımda hep var. Ayrıca çoğunun özetleri de yapılmış durumda. Böyleyken onları göstermek olanaksız. Elimde salt adları ile yazarları bulunursa, sorulanı doğru söyleyince okuduğuma inanılır. Okuduğum kitapların aklıma gelenlerini  yazacağım.

Yatınca bir süre bunları düşündüm. Hemen aklıma gelenleri sıraladım. Okuduğum sıraya göre yazmam daha doğru olacaktır, biliyorum. Önce adlarını yazıp sonra düşünderek, okuma sırasına koyacağım.
Yatınca kitapları anımsamaya çalıştım:
Bulgar Sadık, Bu Toprağın Kızları, Monte Kristo, Üç Silahşörler, Denizler Altında 20000 Fersah, Aya Seyahat, 80 Günde Devrialem, Cıhan Şampiyonları, İki şehrin Hikayesi, Ana, Don Kişot, Taraskonlu Tartarin, Madam Bovary, Küçük Prens, Dorian Greyin Portresi, Akdeniz, Bizim Deniz(Mare  Nostrum), Arkadaş, Kira Kiralina, Uşak, Pol ve Virjini, Thais, İslanda Balıkçısı, Goriot Baba, Eugenie Grandet, Vadideki Zambak, İki yeni Gelinin Hatıraları, Sefiller, Carmen , Kırmızı ve Siyah, Rüzgarlı Bayır. Çalı Kuşu, Yaban, Kuyucaklı Yusuf, Mai ile Siyah, Araba Sevdası, Mürebbiye, Devrilen Kazan, Şahika, Anna Karanina, Harp ve Sulh, Kazaklar, Basübadelmevt, Kreutzer Sonatı, Beyaz Geceler, Açlık, Peer  Gynt, Karamozof Kardeşler, Anna Karanina, Maske, Kamelyalı Kadın, Beyaz Lale, Bomba, Semaver, ilk Düşen Ak, Yüksek Ökçeler, Gizli Mabet, Asılzadeler, Bahar ve Kelebekler, Mahcupluk İmtihanı, Tarih Ezeli Bir Tekerrürdür. Damga, Yeşil Gece, Sinekli Bakkal, Hamlet, Makbet, Faust, Atinalı Timon, Julıus Caesar , Antonıus ile Kleopatra, Romeo Juliet, Kral Lear, Oidipus, Oidipus  Kolonos'ta, Antigone, Sokrat'ın müdafaası, (77 adet)
9. Hariciye Koğuşu, Anadolu Notları, Yakılacak Kitap, Tanrı Misafiri, AKIN, Mavi Yıldırım, Cyrano de Bergerac, Werther'in Istırapları, Benim Üniversitelerim, Ana, Babalar ve oğullar, Beyaz Zambaklar Memleketinde, Mefküreci Muallim, Roman, Zeytin Dağı, Küçük Paşa, Çıkrıklar Durunca, Silindir Şapka Giyen Köylü, Giyom Tell, Damga, Vurun Kahpeye, Garp Cephesin de Yeni Bir Şey Yok, Dünya Nimetleri, Germinall, Kavgam, Dost Toprak. Penguenler Adası, Taras Bulba, Nora, Pazartesi Hikayeleri, Değirmenimden  Mektuplar. (31  Adet) Tümü 108 Kitap. Daha okuduklarım var ama anımsayamadım. En çok etkilendiklerimi düşünürken uyudum.
30  Mayıs  1943  Pazar
Dünkü uçaklar bu sabahın da konusu oldu: “Biz Alman uçaklarının gelmesinden korkarken, Amerikan uçaklarının tepemizde uçması şaşırtıcı!”türü sözler söylendi. Uçakların geçişini dün çok önemsememe karşın arkadaşların tutarsız konuşmalarına kanıksadığım için öteki konulardaki ilgisizliğimi sürdürdüm. Sanki arkadaşlar dile dolayınca onların önemi kalmamıştı. Gerçekten de kimi sözler beni haklı çıkarıyordu. Örneğin, “Bir bomba bizim okula düşerse!” ya  da “Uçağın biri Lüleburgaz'ın içine düşşe!”türü sözleri öteki arkadaşlar da hoşlanmadıklarından, hemen kestirdiler.
Çalışma saatinde belleğimi zorladım;Allahaısmarladık, Dağları Bekleyen Kız, Dikmen Yıldızı kitaplarını anımsadım. Okuduğumu söylediğim bu kitapları sevdiğim ya da önemli bulduğum açısından sıralamam gerekse nasıl bir dizi oluşturabilirim? Bir süre düşündüm. Bunu aklımdan yapamayacağımı anladım. Önce, çok öremli bulduklarımı ayıklamam gerekecek. Örneğin, içince geçen olayları unutamadıklarım var. Buna karşın kitabın adı geçince anımsadıklarım var. Kimisini de içinde geçen önemli kişileri anımsadıkça belleğime gelenler var. İçlerinde başka kitapları andıran olaylar için anımsadıklarım da bulunmaktadır. Örneğin Taraskonlu Tartarin'le Don Kişot  bir birlerini çağrıştırmaktadır. Carmen'le Kuyucaklı Yusuf, Kreutzer Sonatı ile Tanrı Misafiri, Kırmızı ile Siyah'la Damga'da da benzerlik buluyorum. Aynı adı taşıyan kitaplar da var. örneğin Ana iki tane. Adları Ana ama analar, tavırları bakımından çok farklı. Kırmızı ve Siyah'taki Julien ile Karamozof Kardeşler'deki Alyaşo arasında da  hem benzerlik hem de zıtlık bakımında  çağrıştıran yanlar buldum. Ayrıca Karamozof Kardeşlerdeki baba Karamozof ile Rüzgarlı Bayır'daki Heatcliff'in kişiliklerinde de bir benzerlik bulunmaktadır. Okuduklarımı anımsadıkça böyle  berzerlikler kurduklarım çoktur. Örneğin Çalı Kuşu'ndaki Feride ile Beyaz Geceler'deki  Nastenka'daki ilk (Sevgi tutkusu) bağlılık ya da Ba-sü-ba'delmevt'teki Katia   ile Kazaklar'daki    Marianka'nın(Marian) geleceklerini değerlendirmeleri de  bir birini andırmaktadır: Varsıllık mutlu yaşam için yeterli değildir. Katia arkasından Sibirya'ya sürgününe dek gelen  Kont Nehlidov'u, Marinka da Prens Olenin'i reddeder.''