''Kızlar da Yanmaz''



Yıl 1927, genç Cumhuriyet henüz dört yaşında... Gazipaşa'nın bir yaylasında küçük bir kız dünyaya gözünü açar. Okul çağına geldiğinde, komşularının "Kızlar okursa cehennemde yanar!" uyarılarına isyan eder.

Babasının, "Kızlar da yanmaz, okuyabilirsin" demesiyle dünyası değişir. İlk kez köyünden çıkıp Taşköprü'yü geçerek bucaktaki ilkokula başlarken, yeni bir dünyayla tanışır: Dünyanın bütün çocukları doluşmuşçasına kalabalık bir okul, rüya gibi dükkânlar, yeni sözcükler, akan suyu durdurabilen musluklar, Sümerbank kumaşları, kitaplar, elişi kâğıtları, kurmalı oyuncaklar, dev gibi vapurlar...

Yörede "Hürriyet Düğünü" diye kutlanan 10. Yıl'da başlayan okul hayatı bu küçük kıza Cumhuriyet'i, Gazi Mustafa Kemal'i, kitapların büyülü dünyasını, öğrenme coşkusunu, şehir hayatını ve farklı olanla yaşamayı da öğretir. Kızlar da Yanmaz, bir yandan Cumhuriyet'in ilk yıllarında bir köy çocuğunun gözünden o dönemi, bir yandan da genç Türkiye'nin eğitime verdiği önemi yalın bir içtenlikle anlatırken, temel eğitimin bir devlet hizmeti olarak her köye götürülmesi gereğinin önemini gözler önüne seriyor.