İ LK 24 SAAT

KAYNAK


Enstitünün cans ı z sokak lambalar ı yanı yordu. Yeni geldiğimizi anlayan birkaç boz giysili öğrenci yard ı ma ko ştu. Birinin pe ş inden yürüdük. Bu öğrenci bizi, daha sonra yemekhane ve sinema salonu olacak olan yataca ğımı z yere götüre7 rek, oradaki kol ıı k ı rmı zı şeritli nöbetçi öğrenciyle tan ış tı rd ı . Nöbetçi öğrenci ad ı mı z' sa ııııııı zı bir defte•e yazarak yataca- ğımı z yeri gösterdi. Aç olup olmad ığı mı zı sordu. Çok geç olduğ unu, •kay ı tlar ı mı zı n ertesi günü yap ı lacağı n ı söyledi. Sonra yan ı mı za bir öğ renci katacak bizi yatak tak ı mları mı zı getirmeye yollad ı . Yukardaki bir. yapı dan (depo) yatak, yorgan, yast ı k, yast ı k k ı l ı fı , yatak çar şaf' ve nevresimlerimizi yüklenip getirdik. Ranza yoktu. İ ki katl ı kerevetlerin bize ayr ı lan yerlerine yatakla• ı mı z ı serdik. Buradaki herkes yeniydi. Kimileri geleli SON KOY ENSTİ TÜLÜ 31 birkaç gün oluyordu. Yeni gelenlere giysi ve•ilmedi ğinden, bizleri]] yeni oldu ğ u kolayca anla şı l ı yordu. Bi ı ibirle ı ivle konu şanlar, d ışarda dola şanlar vard ı . Yanımdan önce ç ı k ı n ı 7 ı zı ç ı kar ı p karnmuz ı doyurduk. Babam, ertesi sabah ,görüş m ' mek üzere ayr ı ldb* ► . Yat kampanas ı çalmış t ı . Elektrikler sondü.• Uzun bir günün yorgunbığ uyla gelecek günleri dü şleye, rek uykuya dald ı k. • Sabahleyin kalk kampanastyla erkenden uyand ı nld ı k. Elimizi yüzümüzü y ı kad ı k. Tüm okul bir alanda topland ı k: Boz giysili 1.000 kadar ki şi, davul zurna e şli ğinde ulusal oyunlar oynamaya ba ş lad ı . Yer gök biliyordu. Verilen komutla bir uyum içinde bağrışmalar, yere diz vurmalar, sa ğa sola savrulu şlar biz ,yni gelenleri şa şk ı na çevirmi şti. Her gün cı y ıı ana ı r bu oyunlar ı n Sepetçioğlu, Harmandal ı , Arpazh, ı ni ı Zeybeği, Muğla Zeybeği, Horon... Olduğunu sonra sonra Enstitünün ilk müdürü Say ı n Ali Doğan Toran, bir buçuk yı l kadar önce Hasano ğlan Köy Enstitüsü müdürlü ğüne atanm ış . Yerine falan arkadaş müdür olmay ı umarm ış . Baz ı ları da onu lay ı k görmekte imiş . Ali Doğan Toran buran ı n kurucusudur. (...) Onun yerini doldurmak elbette kolay olmayacakt ı . Nitekim ben de onun yerini dolduramadan ayr ı lm ışımd ı r. Göllüler böylece kendi kendilerine gelin güvey olurlarken, Hilmi Bilginer müdür oluvermi ş . Bu, onun da, ötekilerin de elinde olan bir ş ey değ il. Hilmi Bilginer ö ğretmen okulu ç ı k ış l ı d ı r. Ki ş isel gayretiyle lisan öğrenmiş , çal ış kan, dürüst bir arkada ş . öteki dostumuz (ben kendisine yeti ş emedim, ş ahsen de tan ımam) yüksek ö ğ renim yapmış olması sebebiyle onun emrine girmemi ş . Ondan yana, bundan yana olanlar ikiye ayr ı l ı vermişler. Dedikodu makinesi iş lemiş , imgelemler çal ışm ış . Ş ikayetler, tahkikatlar derken iki y ı la yak ı n bir süre okulu bir yana itivermi ş ler adeta... En kötü yönü de, bu didi şmelere öğrencilerin de sürüklenmesi olmuş . İ Safa Güner, Köy Ensti tüleri Hat ı raları , Kendi Yay ı n ı , 1963, sayfa 119 *) Nası l olduysa babam o gece enstitüde yatm ış . Okul bitene dek kimsenin yak ı n ı n ı n enstitüde yatt ığı n ı duymad ı k. Enstitüye gelen ö ğrencilerin yak ı nlar ı genellikle Sülüklüoluk'taki handa kal ı rd ı (enstitü ö ğ retmen okuluna dönü ştükten sonra 1969-76 aras ı nda bu okulda öğ retmenlik -müdür yard ı mc ı l ığı da- yapan Hamdi Akçao ğ lu, o y ı llarda -1969-76- "revirin odalar ı ndan birinde hasta yoksa, ö ğrenci yak ı nlar ı n ı orada yat ı - rı r; yedirir içirirdik. R ı fat Ilgaz ve ekibini de revirde yat ı rd ı k" dedi ). 32 SON KÖY ENSTITCJLÜ Bengi bitiyor: fakat davullar, sazlar susmuyor. Ş imdi onlar ı n baş lad ığı hava Harmandal ı 'd ı r. Esas duru ş yapı l ı yor, yürü- !Itiyor. CçIemeden, be ş lemeden sonra tekrar yiı rünüyor, duruluyor. Efeba şı n ı n i ş aretiyle ikinci bir üçIeme yap ı l ı yor ve kollar hafifçe yukar ı ya savruluyor. Oyun ba ş l ı yor. Çarpma, a ğı r atlama yap ı l ı yor. Dizüst ıı çökülüyor. Kalk ı l ı yor. Dönülüyor, yürü- nüyor. Dizler yeri sars ı yor, avuçlar, ba ş lar gökten t ı rmalryor. A ğı r atlamadan atik s ı çramalara geçiliyor. Çapraz ve ba ğlama yap ı larak sa ğ kollar biraz havada bir 'küt!' sesiyle Harmandal ı oyunu da bitmiş oluyor. Ama, kendini müzi ğ in uyumuna, ritmine kap ı p koyveren bu insan selini bir iki oyunla yerinde durdurma olana ğı olmuyor. SazIar s ı ra ile Izmir, Ayd ı n zeybek havas ı nı çal ı yor. 850 ö ğ renci bir tek beden gibi k ı mı ldı yor a ğı r a ğı r. Güvende, somal ı , Da ğ l ı . Arpazl ı oyunları biribirini izliyor. Abdullah ti ı kucur, KUy Efl!“ itiiferi Destan ı , Oğretturn Yay ı nları , 1985, sayfa 93 öğrenecektik. Kastamonu'ya özgü oyunlardan Sepetçio ğlu'ndan ba şka Topal Ko şma. Çı t ı rdak, Tiridine Band ı m ve Kı y ı k da oynan ı yordu. Bu denli çok ki şinin bir ağı zdan şarkt-türkü söylemesi görülecek şeydi. Bir süre sonra herkes s ı n ı flarma çekildi. Biz yatakhaneye döndük. Bir saat kadar sonra da kahvalt ı kampanası çald ı . Yemekhane önünde s ı n ı f sı n ı f sı raya girildi. Buraya kimi s ı n ı flar mar ş lar söyleyerek gelmi ş ti. Biz yeni gelenler 500 ki şiye yakmd ı k. Bizi en sora d ışarda erikleriw alt ı nda onar ki şilik masalara verdiler. Çorbalar ı nnz ı ayakta içfik(*). Kahvalt ı dan sonra babam bizi buldu ve 1 No'lu yönetim yapı s ı na götürecek kay ı tlarun ı zı yapt ı rd ı . (16 Eylül 1947). Sonra da köve dönmek üzere bizden ayr ı ld ı . Köy enstitülerinin 1946 sonuna kadar süren h ı z ı yava ş latı lmamış , yönü yöntemi de ğ i ş tirilmemiş ve kapat ı lmarnış olsa idi, Türkiye'nin ilkö ğ retim• sorunu daha 1957'de çözülmti ş ; genel tarı m ve sanat kollar ı yla kurulu bölge okullan, bölge meslek kurslar ı yurdu sarm ış , köy çocukları 8 y ı ll ı k öğretime kavu ş muş olacakt ı . Şevket Gediko ğlu, Evreleri, Getirdikleri ve Yanktlartyla Köy Enstitüleri, Kendi Yay ı n ı , sayfa 347 *) Bir ay kadar (yernekhanenin büyütülmesi tamamlanana dek) d ışarda ve ayakta yemek yedik. SON KÖY ENSTİ TÜLÜ 33 S ı n ı flar ı mı t ıtyrı lmann şt ı ..11k günde, ilçelerden kalabal ı k gelenleri s ı navın*); bizleri de i şe ycı llad ı lar. Revir olacak yap ı yeni yapı l ı yordu. Beni oraya verdiler. Ustalar ı' tuğla-harç veriyorduk. Sonradan ad ı n ı n İ brahim Uz olduğ unu oğ reneceğirniz usta öğretici çok çal ışı yor ve çal ış t ı r ı yordu. Bu usta öğretici,. okulda iki y ı l sı n ı fta kalmış , usta olarak al ı kon ıı lmuştu. Duvar ören öğrenci ustalar da vard ı . Sı navdan ç ı kanlar ı da hemen i şe ko ş uyorlard ı . Öğleden solira, yine revirin s ı rası nda, demirci öğretmeninin oturaca ğı öğretmen evinde çal ış tı m. Bu yapı bitmi ş ti. Içindeki kireç, tuğla vb art ı klar ı n ı teskere ile d ışar ı ta şıd ı k. Ba şı mı zda bir usta öğrenci vard ı . Sı navlar ı n sonuçları 1 No'lu yap ı nı n önünde aç ı kland ı . Adlar ı okunanlardan geçenlere 'kabul"; kalanlara da "red" denildi(**). Kazananlardan, güvence belgesi yapt ı rmayanlar köylerine yollan ı yordu. 60 k ınlik Araç'a (dahas ı 130 k ı n'lik *) S ı navlar 2 No'lu yap ı da yap ı ld ı . Adaylar kar ışı k olarak (aday no s ı ras ı gözönüne al ı nmadan) s ı nava al ı nd ı . Matamatik, Türkçe ve tabiat bilgisinden sorular soruldu. Kastamonu Merkezden ba ş vuran 7 adaydan 2'si; Araç'tan ba ş vuran 137 adaydan 35'i al ı nd ı . Abana'dan ba ş vuran biz 4 arkada ş s ı navs ı z al ı nd ı k. **) Kay ı tlar ı n ı olağan dışı yapt ı ranlar da vard ı . Araçl ı Lütfi Acar, s ı - navlardan çok sonra gelmi ş ve "rica" ile okula al ı nmışt ı . Türkeli'nin (Sinop) Gündo ğdu Köyünden Ya şar Ş imşek'in öyküsü de ş öyle: Ya şar Şimşek "Göl"de okumak ister. Ama babas ı izin vermez. Babas ı ndan izinsiz, deniz yoluyla Ayanc ı k'a (o zaman Türkeli bucak) giderek bir dilekçe yazd ı r ı r. Kaymakam dilekçeyi İ lköğretim Müdürlüğüne (ilçe Milli Eğitim Md) "havale" eder. İ lköğretim Müdürü de Gezici Ba ş öğretmen Kenan Ertanhan' ı n onay ı n ı ister. Ya şar Ş im ş ek Türkeli'ye dönerek gezici ba ş öğretmeni bulur. Ba şöğretmen dilekçeyi al ı r ve "bir ay sonra biz seni isteriz!" der. Dilekçeye yan ı t gelmez. Ya şar Ş imşek, doğruluk derecesini kesin olarak söyleyemeyece ği bir nedenle dilekçesine yan ı t alamam ış t ı r: Kö- yün eğitmeni, ba şı na bir "ba şöğretmen" gelmesini istemedi ğinden, içinde. 100 yumurta bulunan bir sepeti İ lköğretim Müdürüne verince, dilekçesi "has ı ralt ı " edilir. Baba Ha ş im Ş imşek köyde (Gündo ğdu) esnaft ı r. inebolu'dan al ış veri ş eder. İ nebolulu toptanc ı lar, Oğul Ş imşek'in okutulmas ı konusunda Baba Ş imşek'i yola getirirler. Ellerine de, Gölköy Enstitüsünde ciltcilik yapan Emekli Frans ı zca Öğretmeni Inebolulu Fehmi Erdem'e yaz ı lmış bir "tavsiye mektubu" vererek Gölköy'e yollarlar. 34 SON KOY ENSTİ TOLO - Çank ı n' ı nn Kurş unlu Ilçesine) yaya gidip gelenler oldu. Devrek"ani, Daday gibi yak ı n yerlere de yaya gidenler vard ı . Hem parasal durum, hem de istenilen anda araç bulunmamas ı yaya gidilmesini zorunlu k ı llyord ın* ı . Kerevetlerde tahtakurusu vard ı . Üzerinde bit bulunan arkada şları mı z da ç ı k ı yordu. Okulda bir önceki y ı l uyuz salgı n ı olduğ u; bu yüzden birçok öğrencinin s ı n ı fta kald ığı söyleniyordu. Üzerinde bit bulunanlar ı n giysileri 2 No'lu yap ı daki "etüv" denilen yerde yüksek ı s ı dan geçiriliyordu. DDT, san ı rı m o y ı l ç ı kacakt ı .


kaynak: http://abanagazetesi.net/oteki/son_koyenstutulu.pdf