TONGUÇLA CANLANAN İVRİZ...






TONGUÇ İVRİZ‘E CAN VERİYOR










Dündar Aydoğdu

Köy Enstitülerine doğru
Köy enstitüsü ve Tonguç söylemi doğrudan ülkemizin çağdaşlaşma kavramını çağrıştırıyor.Çağdaş devlet,çağdaş toplum ,bilim ve insan hakları temelinde örgütlenmiş organların kurumsallaştığı bir yapıyı içerdiğinden , Atatürk’ün gösterdiği çağdaşlık hedefi ile bire bir örtüşmektedir.Ancak,hedefe kilitlenmek başka ,hedefin gerçeğe dönüştürülmesi başkadır.Öncelikle amaca ulaşmanın koşulları olanakları hazır mıdır ona bakmak gerekir.Toplumsal dönüşümü gerçekleştirecek insan gücü yetiştirilmiş midir,yaratıcı kadrolar var mıdır,kuram koyan, uygulayan,denetleyen,süreçleri etkileyen değişkenlere, olasılıklara yön verebilen yöneticiler var mıdır? Bu soruların yanıtı şu olacaktır herhalde: Genç cumhuriyet bu olanaklara ancak 1930 larda ulaşabildi.İlk on yıl, devrimler yoluyla saltanat kalıntıları temizlendi, sonra, büyük toplumsal ve kültürel dönüşümlere sıra geldi.
Milli Eğtim Bakanı,Hasan Ali Yücel ve İlk Öğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un aydınlanma atılım projesi olan köy enstitülerinin kuruluşu bu döneme rastlar.O günün koşullarında Türkiye demek köy demekti,kalkınma köyden başlamalıydı.Bu nedenle Halk Evleri,Eğitmen Kursları,Köy Bölge Okulları öncelikle kırsal kesimi kapsayacak boyutta hizmetine sokuldu.Sonra köy enstitüleri atılımı,yıl 1940. Bu proje, kuramı,uygulaması,ve denetimiyle Tonguç’a aitti. Tonguç, giyimi kuşamı,dili, söylemi ve üslubu ile halkı kucaklayan ,halkın bizden biri diyebileceği bir lider tipiydi. Kuramını; kişiliğine,derin halk bilgisine ve Anadolu Kırsalının gerçekliğine yaslandırdı. Projenin özü,ülke tabanını kapsayan titiz bir örgütlenme,halkçı kadroların yönetiminde köy çocuklarına çok yönlü bilgi ve becerileri iş içinde yaparak yaşayarak öğretme ,tam donanımlı öğretmen olarak köylerde görevlendirilmelerini içeriyordu.Amaç,tez elden köylünün aydınlanmasını ve kalkınması yaşama geçirmekti.
Bu projeyi, İvriz Köy Enstitü ve Tonguç penceresini aralayarak yakından görmeye çalışalım.
İvriz Köy Enstitüsü
Köy Enstitüleri, a sından ze sine dek titiz bir araştırma geliştirme ve gerçeklikle bağdaştırma projesidir.Bu cümleden olarak, Köy Enstitülerinin bölgeler arasındaki dağılımı,kurulacağı il,ilçe ve yerleşkenin seçimi,kurucu kadroların önemli zamanlarını almıştır.Bu amaçla Tonguç ve arkadaşları uzunca bir zaman dilimi içinde 61 il,305 ilçe 9150 köyü gezip halk önderleriyle görüşmüşler, kararlarını bu gözlem ve incelemelerine göre oluşturmuşlardır.
İvriz Köy Enstitüsü’nün kuruluş kararı da böyle bir sürece dayanır. On altıncı köy enstitüsü olan İvriz Köy Enstitüsü, adını, tarihi Hitit Kabartmasının bulunduğu İvriz köyünden alır.Ereğli ilçesi, Konya, Niğde, Aksaray ve Nevşehir illerinin kavşağı sayılabilecek ulaşım ve tarımsal etkinlikler açısından olumlu bir konuma sahiptir.
Okul yerleşke seçimi için 1941 yılı başlarında İsmail Hakkı Tonguç,beraberinde Hayrullah Örs,müfettiş Emin Yeğiner, Gezici Başöğretmen İbrahim Yeğiner ‘le birlikte Ereğli’ye gelir.Çevre gezisinden sonra, Dumlupınar İlkokuluna giderek 5.sınıf öğretmeni Saime Dalmen’ın sınıfına girerler topluca.Tonguç,sınıfta öğrenim gören köylü çocuklarının parmak kaldırmasını ister.Kalkan parmaklar yarıya yakındır.Köy çocuklarından birine cebinden çıkardığı Ulus gazetesini okutur.Gazeteyi kekelemeden okuyan çocuğun başını okşayan Tonguç, “ Burayı bitir seni biz parasız yatılı olarak okutacağız onun için buradayız” der.Sonra ,öğretmeni Saime Hanım’a döner, “Günlük gazeteleri muhakkak okutunuz,çocuklar her şeyi bilsinler”
İncelemeleri sonunda Durlaz Köyü ile Gaybi köyü arasındaki Hakvermez Kelerli Bayır’ı okul yerleşkesi olarak seçilir.Kararı öğrenen köylülerden “Efendi bu bayırda ot dahi bitmez, yeli delidir, çatıları söker atar” diyenler olur. Hayrettin Örs, onlara “Merak etmeyin bu bayırda ekin de bitecek,ağaçlarda yeşerecek.Rüzgârın da hakkından geliriz, kinin parasını kiremite yatırırız olur biter“ yanıtını verir..
Köylüler,giyim kuşamı,oturup kalkması ve konuştuğu dilleriyle hemen ısındılar ekibe.Kuruluşu ve Hakvermez Bayırının değerlendirilmesini heyecanla karşıladılar.Sevinçleri öyle büyüdü ki köy enstitülerinin güler yüzünü ekibin varlığında simgeleştirdiler.Sonraki aylarda İvriz Çayı kenarındaki taban arazinin kamulaştırılmasında ,kamulaştırma bedelini almayanlar oldu.
10 Kasım 1941 tarihinde 16. Köy Enstitüsü kazığı Hakvermez Kelerli Bayırına çakıldı. 16. Kazık işliyordu toprağa / Küt küt küt / Toprak toprak değil kongulmera. / 16. Kazığa inen balyoz / Bir daha bir daha . / Balyozu kavrayan el değil / Güçtü, inançtı,Tonguç’tu. İvriz’in 53 numaralı öğrencisi Mehmet Karaman olayı dizelere böyle döktü.
İvriz’de Eğitim Başlıyor
İvriz Köy Enstitüsü,1941 /1942 Öğretim yılına Halkapınar ‘da ( Zanapa) başladı.Barakalar sınıf olarak,köy camisi de yatakhane olarak kullanılıyordu.Asıl yerleşke yeri olan Hakvermek Kelercik Yakasına yaya olarak gidiliyor Akçadağ ve Düziçinden gelen ekiplerle birlikte temeller atılıyor duvarlar örülüyordu. On ay sonra yerleşke taşınılacak duruma getirildi.26 Haziran 1942 tarihinde İvriz Köy Enstitüsü levhası Kelercik yakasına asıldı.
Üç yıl sonra ot bitmeyen çakıllı arazi tanınmayacak biçimde bina ve bitkilerle donandı.Hakvermez Bayırı, emeğin hakkını yadsımadı ,taşlar arasına gömülen elma vişne armut köklerine, toprağa atılan tahıl tohumlarına can verdi, yaşam verdı, 2000 Dönümlük arazi pırıl pırıl yapılarla,yemyeşil bitkilerle bezendi. Hakvermez yakası sözünü tutamadı,emeğin hakkını verdi.
Tonguç’un İkinci Ziyareti
Tonguç, 1942 yılı başlarında çalışmaları yakından görmek amacıyla Halkapınar’a ikinci kez geldi .Yerleşkede ekiplerin alt yapı çalışmalarını gördü. Halkapınar ‘da öğrencilerle bir toplantı yapmak istedi ,uygun yer bulunamadı, Aydos Tepesine doğru sokulan kayalıktaki ağaçların gölgesinde toplandılar.
Toplantıda konuşmasına geçmeden 11 numaralı Ali Koçak ortalığa fırladı ve yazdığı bir şiiri heyecanla okumaya başladı. “Hoş geldin evimize . / Köyden akan çayları çevirdiniz denize./ Sizler oldukça artık ölüm kalmadı bize. / Hoş geldin evimize,hoş geldin evimize , Tonguç, “hoş bulduk” dedi gülerek. Çalışmalarını sürdürmesini istedi küçük ozandan. Sonra,herkesi görebileceği bir sekiye çıktı .İri yapısı,sırtındaki boz giysileri ,ayağında postalları ve anıtsal duruşuyla pek görkemliydi.Öğrencilere seslendi. Konuşma biraz da duygusaldı ,öğrenciler çok etkilendiler, moralleri yükseldi .
Toplantının sonunda, türkçe öğretmenlerinin incelenmesi için Ankara’ya gönderdiği kompozisyon kağıtlarını incelediğini, üzerinde düzeltmeler yaptığını,kağıtları sırası ile dağıtacağını söyledi .Kağıtları tek tek dağıttı.Bir öğrencinin yazısında kullandığı “mini mini” sözcüklerini kırmızı kalemle çizmişti .O öğrenciye sordu, “sizin köyde bu sözcükler kullanılır mı ?” Öğrenci “hayır” yanıtını verdi. “ Köyünüzde kullandığınız gibi yazın,sözün güzeli köylerdedir”dedi. Bu yanıt tüm öğrencilerin gözlerini parlattı.
Kağıtlar içinde en beğendiği kompozisyon Bilal Akay’a ait olanıydı.Yazıyı bir kez de arkadaşları önünde okuttu.Arkasından sınıfa toplu bir ödev verdi “Bu ürün hemen oyun haline dönüştürülerek oynanmasını istiyorum” dedi.Bu düzenleme için de öğrencilere bir saatlik süre verdi.Bu metin bir saat içinde, oyuna dönüştürüldü,roller dağıtıldı,ezberlendi, sahnelenecek duruma getirildi. Oyun, Bir köy çocuğunun okutulması konusunda ana baba arasındaki anlaşmazlığı,çocuğun okumaması konusunda direnen babaya köy imamının destek vermesini konu ediyordu.Oyunu coşku içinde izleyen Tonguç, “Bu oyunu, okulu ziyaret eden herkese seyrettirin” isteminde bulunur..
Bu ziyaretten sonra Kelerci Yakasındaki inşaatlar hızlandı..Sütunlu Tepesinin yamacına koca bir baraka yapıldı.100 Kişilik mevcuda hizmet verecek biçimde donatıldı. “Emek” adını verdikleri barınağın alnına, kendi yazdığı, “İvriz Köy Enstitüsü “ tabelasını astı eğitim şefi Recep Çekiç.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Tonguç İvriz’de
Tonguç’un ikinci ziyaretinden altı ay sonra bu kez Cumhurbaşkanı İsmet İnönü temmuz ortalarında Tonguç’u da yanına alarak köy Enstitüleri ziyaretine çıktı.Çifteler Köy Enstitü’sünü ziyaret ettikten sonra , 22 Temmuzda trenle Konya’ya geldiler.Aynı gün karayoluyla Karapınar üzerinden İvriz’e hareket edildi. İvriz’e yaklaşırken yol üzerinde tarlalarda çalışan kız erkek öğrencilerle görüştüler, konuştular. Omzunda çapa ile onları karşılayan öğrencilerden Mehmet Karaman anılarında o anı , “Biz , tarlada, başımızda beyaz güneşlik , üstümüzde amerikan bezinden giysilerimizle bir leylek sürüsü görünümündeydik. Tozutarak geldiklerini görünce kürek ve tırmıklarımızı omuzlarımıza aldık sıra olduk.İnönü ve Tonguç arabadan indiler, bizimle ayrı ayrı konuştular. Kelercik Yakasında inşaat işi yapan Akçadağ ve Düziçi ekipleriyle de görüştüler”diye anlatır.
İş başında ve görüşmelerde , öğrencilerin yorgun ve bitkin olduğunu gözlemleyen İsmet İnönü, Okul Müdürü Recep Gürel’e döner, sorar, “Öğrenciler ağır tarla ve inşaat işlerinde çalışıyor , bu çocuklara kaç gram ekmek veriliyor?” “300 Gram.” yanıtını alınca, “ekmeği 600 grama çıkartın ”diye talimat verir...
Aynı gün, bir yatakhane temeline ilk harcı koyuyor İsmet İnönü.Tören’e çevre yerleşimlerden pek çok köylünün de katıldığını görünce onlara sesleniyor. “Bu okulun değerini bilin.Bu çocuklar sizin çocuklarınız,onlar, yurdumuzun ışık kaynağı olacaklar”
Temelden sonra Sütunlu Yamaçlarında kurulan ,Emek barakası gezdiler.Önündeki toprak terasa sandalyelerini atıp kahvelerini içtiler.İnşaatlarda arı gibi çalışan ekipleri kuş bakışı seyrettiler gururla.İlk gelişinde verdiği talimatın gereği için sağa sola koşuşan öğrencileri hemen uyardı Tonguç, “Bu gün vaktimiz yok,sonraki ziyarette sahnelersiniz oyununuzu”.Hazırlıklar durduruldu.
Vaktinin çoğunu köyleri, Köy Enstitülerini gezerek,gelişmeleri yakından izlemeyi öğrencilerle bire bir ilgilenmeyi,onların kompozisyon ödevlerini dahi incelemeyi bir görev sayıyordu Tonguç. Bu enerjisini ve tutumunu çalışma arkadaşlarından da bekliyordu.Gittiği her köyde her okulda derin bir iz bırakarak ayrılıyordu.Kuruluş kadrolarının engin ve soluklu inancı onun sağlam dünya görüşünden ve insana doğru bakışından kaynaklanıyordu.Bu etkileşim öylesine güçlü olmuştu ki İvriz Köy Enstitüsü Müdürü Recep Gürel ve karısı iş giysileri içinde inşaatlara malzeme taşıdılar.
Uygulamaların etkinliği ve yaygınlığı salt kurucu unsurların gücünden kaynaklanmıyordu kuşkusuz.Kararı,ve uygulama heyecanını etkileyen değişkenler arasında çok önemli biri var ki ona vurgu yapmamak bir eksikliktir.Bu boyut, Anadolu Kırsalının silkinme ve başkaldırı boyutu. Osmanlı Saray ve egemen çevresi yüzyıllarca Anadolu’ya ve köylüye teba olarak bakmış,onu askerlik ve vergi söz konusu olunca anımsamıştır..Eğitim,sağlık ve güvenlik konularında ağaların,şeyhlerin,seyitlerin,muskacıların ,dedelerin sömürü ve horlamasına açık bırakmış hatta teşvik etmiştir.Halkta ,bu sahipsizlik ve öfke duygusu büyüdükçe büyümüştür.Köy Enstitülerinin köye ve köylüye sarılışında yarattığı heyecan dalgasının büyümesinde bu ezilmişlik duygusundan kurtulma istencinin bulunduğu yadsınamaz.Bu durum 1940 larda da pek farklı değildi.Nüfusumuzun ezici çoğunluğu köylerde kasabalarda ,ağa , eşraf ve kör cehaletin kıskacında adaletsiz bir düzene mahkum edilmişti.Bu noktada Köy Enstitüleri eylemi,eğitim yoluyla Anadolu aydınlanmasının,kalkınmasının yolunu açacak, köylüye efendi gözüyle bakılacaktı.Bu yol,uzun mesafeli bu koşuydu, bir maratondu..Start verilmiş,epey yol alınmıştı..Köy çocuklarının ilk kez okuma hakkını kullanabilecekleri bir fırsat yaratılmıştı..
İvriz Köy Enstitüsü kurucu müdürü Recep Gürel Hakvermez Kelercik Bayırını binlerce ağaç ve elliyi aşkın dersane,işlik,atölye,yatakhane ve salonla donatarak kuruluş projesini büyük ölçüde gerçekleştirdi.Ot bitmeyen Kelercik Bayırını , yeşiller arasında serpiştirilmiş beyaz binalarla bilim ve kültür sitesi halinde donattı..
Son Ziyaret
Tonguç,İvriz Köy Enstitüsünün son durumunu görmek ve mezun öğretmenleri köyde ziyaret etmek üzere 18 Mayıs 1945 günü Ankara’dan hareket etti. O günlerde Köy Enstitülü öğretmenlerin kırsal kesimde yarattığı toplumsal sarsıntıdan rahatsız olanlar konuyu yoğun biçimde tartışıyorlardı. Ankara’dan Koçhisar’a, geldi.Yol üzerinde bulunan ,Taşpınar Ağızboğaz ve Kemerhisar köylerine uğradı, enstitü çıkışlı öğretmenlerle görüştü.İvriz’e akşam karanlığında vardı.Gece geç vakitlere kadar çalıştı.Ancak üç saat uyuyabildi.Uyandığında baş ucunda eğitim şefi İhsan Baykal’ı gördü. Ondan bir kahve istedi.
Saat sekize geldiğinde sabah çalışmaları başlamış Bayrak Meydanı, yürüyüş kolunda marşlar söyleyerek gelen öğrenci guruplarıyla dolmuştu.Tonguç yatakhaneleri ve dershaneleri gezerken altı yüz Öğrencinin hep birlikte söylediği İvriz Köy Enstitü marşını dinledi: “ Kök saldık Toroslar’a / Başı göklere değli. / Bir yanımız Tont ,İvriz / Bir yanımız Ereğli./ Alnımızdan su verdik / Kayalara çorağa / Bu yeşil ruhu verdik / Gücümüzle toprağa.”….
Okul Müdürü Recep Gürel’le birlikte meydana geldiler.Okul Müdürü, “Akşam geç vakit gelen İlk Öğretim Müdürümüz İ. Hakkı Tonguç bizlerle görüştü, okulumuzu gezdi ,şimdi sizlere görüşecek” dedi. Tonguç yüksekçe bir yere çıktı. “Buraya kadar gelmişken sizlerle görüşmeden dönemedim.Gereksinmelerinizi saptadım, Ankara’ya varınca ilk işim eksikliklerinizi tamamlatmak olacak” dedi. Sonra , “Sizlerin bir dileği var mıdır bizden ne istiyorsunuz “ diye sordu. İstekte bulunan olmadı.Bu sırada sarışın çelimsiz bir öğrenci ile öğretmeninin fısıldaştığını gördü, hemen müdahale etti. “Hoca Hanım bırakın serbestçe kendileri söylesinler, bir dilekleri varsa. Amacımız bireyi yetiştirmektir.Kişi kendi düşünür,kendi söyler.Kimseden etkilenmeyen bir kafası,inandığından dönmeyen bir yüreği olmalı kişinin.Biz bu yolda gitmeye çalışırken siz bunları masa saati gibi kurarak konuşturuyorsunuz.Köye gittiği zaman da yanında olabilecek misiniz ? Ağanın,muhtarın,kaymakamın,valinin falan feşmekanın karşısında her gün bunu kurabilecek misiniz?”dedi.
Bu sarışın çelimsiz çocuk, o anda dile getiremediği düşüncelerini beş yıl sonra daha etkili biçimde “Bizim Köy” romanıyla ,köy enstitüleri görüşüne karşı çıkan ve onları kapatılma sürecine sokan çevrelerin yüzlerine haykıran öğrenci Mahmut Makal’dı.
Tonguç’un İvriz’e yaptığı son gezi oldu bu.
Köy Enstitüleri 1946 larda mezunlarını vermiş,atandıkları köylerde gösterdikleri başarılı eğitsel ve toplumsal etkinliklerle köyün geleneksel yapısını sarsmaya başlamışlardı.Kurulu düzenin ağa ve eşraf egemenliğine dayanan yapısı bozuldukça çıkarını tehlikede gören bu yapı görüşlerini siyasi partilere taşıdılar.Demokrat parti onların sözcüsü olarak siyasi yelpazede yerini aldı.Hatta iktidar partisi içinde yuvalanmış olan sindirilmiş sermaye sahipleri ve toprak ağaları parti yönetimini etkilemeyi başardılar. Böylece köy enstitü hareketi örgütlenme ve aydınlanma sürecini tamamlayamadan en hassas noktasından vuruldu.Çok partili sisteme geçişle köy enstitülerin kapatılma sürecinin başlaması bir talihsizlik bir çelişki değildir aslında.Toplumda var olan yapısal çelişki ve çatışmanın göreceli demokrasi ve özgürlük ortamında biri biriyle hesaplaşmasıdır.Getirilen politik çoğulculuk mücadeleye ucuz meşruiyet kazandırmıştır görünürde.Bundan sonraki süreç köy enstitülerinin yıkım ve kapatılma sürecidir.Tonguç ve kadrosu tasfiye edilmiştir.
Son Dönemler
İvriz Köy Enstitüsü,1946 sonrası sancılarını hem eğitimde hem yönetimde derinliğine hisseden bir eğitim kurumudur..Kazanımlarını ve birikimini korumak için okul müdürü İ.Safa Güner ve yakın arkadaşlarının direnci geriye doğru savruluşu engelleyememiştir.Kurumsallaşmanın yolu ırkçı bindirme kıtalarının ağırlığı sonunda kesilmiştir. Yukardan verilen emir ve talimatlarla kütüphaneden klasikler depolara kaldırılmış,kitap okuma ve kitap tanıtma saatleri sınırlandırılmış,öğrencilerin yönetime katımlı tümüyle engellenmiş,özgür tartışma ortamının üretkenliği yok edilmiştir.Bir yandan da başarılı öğrenciler üzerinde yıldırma ve gözdağı verme eylemlerine hız verilmiştir.Okulun etkili öğrencilerinden K.Bayram Çukurkavaklı komünist savı ile Düziçi Köy Enstitüsüne sürülmüş;duvar gazetesinde “Sansür” başlıklı yazı kaleme aldığı için Hüseyin Şahin, müdür yardımcısı Selahattin Kaynar tarafından “Kalemini başka sahalarda oynat,sinema eleştirisi yapmak sana mı düştü” diye azarlamış,birinci sınıf öğrencilerinden Mustafa Özer, bir gazetede gördüğü “Komünist yazar Aziz Nesin hapse atıldı”haberinde geçen “ kominizim nedir hocam” sorusunu,eğitim başı Ferruh Senan“Ne olacak Moskof’ lara uşaklıktır” yanıtını vermiştir.
Bu ırkçı dinci baskılar altında müdür İ.Safa Güner ve arkadaşlarının atabildikleri tek olumlu bir adım,İvriz Eğitim Dergi’sinin yayına başlayabilmesi olmuştur. Devrimci ve toplumcu müdür İ. Safa Güner öğrencilerin kendi aralarında tartıştıkları ve olgunlaştırdıkları İvriz Eğitim Dergisinin yayınlanmasını heyecanla karşılamış, dergiyi yönetecek Atatürkçü yazar öğretmen Ali İhsan Beyhan’a açıktan destek vermiştir.
İvriz Eğitim Dergisinin birinci sayısı 27 Şubat 1947 tarihinde yayınlanır.Dergide yazanlardan günümüz sanat ve kültür dünyasının tanıdığı imzalar vardır. İ.Safa Güner,Mahmut Makal,Süleyman Ege,Mevlüt Koca,Halil Oran , Mevlüt Kaplan,Kemal Bayram Çukurkavaklı, Süleyman Ege,Mustafa Bakkal,Hacı Angı,Celal Akın,Galip Taşkafa,Mustafa Özer.
Halil Oran yayınlanan bir yazısında, “……Bir savaşa gidiyoruz arkadaşlar!..Bu savaş vatan savunması kadar üstün ve önemlidir.Beraber aldığımız bilgi ile köyü kalkındırmak,köyü istenilen yere ulaştırmak boynumuzun borcudur .” diye yazar.Halil Oran’ın sonraki yaşamında araştırma ve çocuk kitabı olarak altı kitabı yayınlanmıştır.
Mevlüt Kaplan ,……Çiftçi bilir meyve veren dalını / Alır yaba,tutar harman yolunu /
Açıverir bağrın kırçıl kılını / Rüzgar süzer ara ara toz eder ,/ Saman eder.beyaz eder boz eder / dizeleriyle ozanlık yolunun taşlarını derginin birinci sayısında döşemeye başlamıştır.
Kaplan, üç yüzü aşkın kitaba imza atan bir yayınevi sahibidir.
Mahmut Makal: Makal’ın “Bizim Köy”romanı yayınlandığı zaman heyecanlanan İsmail Hakkı Tonguç “bomba patladı,arkası gelecektir,bunu kimse durduramaz”demiştir.Gerçekten Türk Edebiyatı ve sanat dünyasının 1960-1980 dönemine köy teması egemen olmuş,özgün bir çığır olarak günümüzde de etkisini sürdürmektedir.
Makal’ın yirminin üstünde kitabı yayınlanmış,bir çoğu yabancı dillere çevrilmiştir.
Kemal Bayram Çukurkavaklı:Yazdıklarından ötürü sürgünler yemiş,on yedi yaşında düşünce suçlusu olarak ceza evine atılmış,ömrünü gazete bürolarında çalışarak ve yazarak geçirmiştir.Ankara’da Yedi Gün gazetesini çıkarmış,yedi kitabı yayınlanmıştır.Erken Öten Horoz, Bir Kök Bir Damar,Sibirya Şafağı bunlardan üçüdür.
Süleyman Ege:Bilim ve Sosyalizm yayınlarının sahibidir.Ayrılık Sonu,Kitabın Ateşle Dansı yayınlanmış kitaplarıdır.12 Eyllül askeri darbesi, kitaplarına el koymuş,134 000 kitabını 7 kamyona doldurarak yakmıştır.
İvriz Dergisinin yayını bakanlık emriyle 1051 yılında durduruldu.
İvriz Köy Enstitüsü çıkışlı olup alanlarında uzmanlaşan önemli görevler üstlenenler de oldu.
Üniversitelerde öğretim üyeliği yapanlar::Prof.Dr.Ayşe Baysal,Prof.Dr.Memiş Akdoğan,Prof.Dr.Durmuş Ali Özçelik,Prof. Dr.Ali Uçan,Prof.Dr.Hasan Pekmezci,Prof.Dr.İlhami Yavuz,Prof.Dr.Hulusi Sezer vardı.
Milletvekilliği yapanlar: Mustafa Üstündağ,Tevfik Elmasyazar ve Hüseyin Kaleli.
Tonguç’un can verdiği İvriz Köy Enstitüsü ,1946 -1954 yılları arasında 794 eğitim emekçisine diploma vermiştir.
Köy enstitüleri, farklı insan yaratma tekniği,politik ,toplumsal ve kültürel etkileri bakımından hep tartışıla gelmiştir.Türk eğitim tarihini gösteren büyük fotoğrafta aydınlık bir figür olarak yalnızca köy enstitüleri görülmektedir.Bu nedenle,öğretim kurumlarında,sivil toplum örgütlerinde devlet kademelerinde derinliğine tartışılmaktadır,tartışması sürecektir.Ta ki köy enstitüleri ışığı eğitim dünyasını sarıncaya dek .
KAYNAKÇA
1- Engin Tonguç,Bir Eğitim Devrimcisi İ.Hakkı Tonguç,Yaşamı Öğretisi Eylemi,Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği yayınları ,İzmir,2007
2- Mustafa Özer, Köy Enstitülerinin Ana İlkeleri Açısından İvriz Köy Enstitüsü,Ekbil Matbacılık,İstanbul, 2001
3- Galip Candoğan,İvriz Köy Enstitüsündeki Öğrencilik Yıllarım,Sebat Ofset Konya ,1990
4- Yeni Toplum Dergisi,Kuruluşunun 36. Yılında Köy Enstitüleri,Sayı 5 Ankara.
5- İvriz Eğitim Dergileri ,Sayı 1 , 4